~Gerçekler... Acıdır.
Aslında gün iyi başlamıştı.
Gözlerini yeni bir güne açarken neşesi yerli yerindeydi. Her sabah olduğu gibi yatağından kalkmış, banyosuna koşmuş, yüzünü soğuk suyla yıkamıştı. Yüzünü kurulayıp banyoyu terk ederken dilinde ince bir ıslık vardı. Odasına geçip tarağını eline aldığı sırada ne derdi vardı başında, ne de tasası. Yumuşak, sarı saçlarını tarayıp, tepesinde sıkı bir atkuyruğu ile toplarken huzurluydu. Ta ki büyükannesi sızlanmalarına daha fazla direnemeden doktora görününceye kadardı her şey.
Hayatın adil davranacağı yoktu. Merhametini kadından esirgiyordu. Acımadan ufacık omuzlarına ağır yükler yüklüyor, biçare bırakıyordu. Ve onunla alay ediyordu. Yaptığı şey tam olarak buydu ve Jessie bundan yorgun düşmüştü.
Oturduğu deri koltuk da rahatsızdı. Nasıl olmasındı? Genç doktorun iki dudağı arasında kalmıştı hayatı. Nefes dahi zor alıyordu. İşlerin rayından çıkacağını, her şeyin tepe taklak olacağını ummazdı. Ummamıştı zaten. Gözleri dolu doluydu. Canı burnuna taşınmış, ciğerlerine çektiği nefes acıydı. Güçsüz omuzları çökmüştü. Yorgun görünüyordu. Kalbine çöreklenen sıkıntıyla beraber karşısındaki doktora bakarken yakın arkadaşı Olivia’nın yanından ayrılmamasına minnet duyuyordu.
Gözlerinden taşmak için fırsat kollayan yaşları gerisin geri iterken yutkundu. Doktor ise Jessie’yi daldığı düşüncelerden çıkartacağı konuşmasına kaldığı yerden devam ediyordu. “Mia Beakman’ın tedavisi bir an önce başlamalı. Uzun, zor bir süreçti yakından takip edeceğim ve zamanımız çok kısıtlı.”
Daniel Tracy alanında uzman bir doktordu. Çoğu hayati vakayı tedavi etmiş ve sağlığına kavuşturmuştu. Meslektaşı Olivia da Daniel’in en iyilerden olduğunu bilerek çalıştığı hastaneye Jessie’den gelmelerini istemişti.
Yerinde huzursuzca kıpırdanan Jessie “Tedavisi mümkün, değil mi?” diye sordu, incelen sesine lanet ederken.
Daniel gözlerini önündeki raporlardan kaldırdı, iç geçirdi. “Durum pek parlak değil.” diyerek kadını yanıtladı. “Ama bu umudumuzu keseceğiz anlamına gelmiyor. Aksine, inancımızı daha güçlü tutmalı ve gereken her şeyi yerine getirmeliyiz.”
Jessie doktoru onaylarcasına başını aşağı yukarı salladı. İnancını yitirmeyecekti. Güveni sarsılmayacaktı. Ağlayıp sızlanmayacak, en önemlisi yenilmeyecekti. Yirmi dört yaşında, daha hayatının baharında tek başına kalmayacaktı.
Bir kez daha kaybetmeyecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Acemi Hırsız
RomanceRomantizm'de #45 ••• Jessie Moon için hayatta en önem verdiği varlık, büyükannesi Mia'dır. Hastalığın pençelerine takılan yaşlı kadını hayatta tutmak için elinden gelenler ise kısıtlıdır.. Kurtuluş bileti tek bir şeye bağlıdır. O d...