5. Bölüm | Güncellendi

32.7K 1.3K 302
                                    

~Eyvah! Yakalandım mı?

Dışarıdan gelen tıkırtılar uyanmasını sağlamıştı. Yatağından doğrulup kendine gelmeye çalışırken hala o tıkırtıları işitiyordu. Üstelik yanında yatan sevgilisini de uyandırmıştı. Çıplak yatan sevgilisi çarşaflara dolanırken yan dönmüş, elini yatağın boşluğuna doğru uzatarak 'yat' diye mırıldanmıştı. Ama onu dikkate almadı. Ayağa kalktı. Yanılmıştı. Sesler dışarıdan değil, evin içinden geliyordu. Yavaş adımlarını odanın dışına doğru yönlendirdi.

"Nereye gidiyorsun, Adrian?" diye sordu kadın. "Gel, biraz daha yatalım. Uykusuz kalınca huzursuz oluyorsun." Kadın haklıydı. Adrian uykusunu alamadığında huysuz olurdu. Ama bu odanın dışına çıkıp sesin kaynağını keşfetmesini engellemezdi. 'Ahmak kadın.' diye geçirdi içinden. Ne yapıp ne yapmayacağına karış olmuştu. Oysa hepi topu anca bir haftadır birliktelerdi. Adrian için sıradandı bu birliktelik, bir değeri yoktu. Kendi için bir değeri olmaya bu duruma sevgilisinin ne düşündüğünü merak etti. Bilmiyordu, umurunda da değildi. Buz kütlelerini aratmayan mavi gözlerini kadına çevirdi. Karanlıkta bile parıldayan gözler kadını korkutmaya yetmişti.

Adrian ruhsuz bir sesle. Fısıldarcasına çıkan sesi sert ve bir o kadar da soğuktu. "Birazdan döneceğim."

Adrian için geri dönüşü kadının beklemeyeceği türdeydi. Yeni uyumuşlardı fakat Adrian tam dalamamıştı uykusuna. Sonrada sesler duydu. Tıkırtılar tekrar başladı. Karıştırılan çekmecelerin yerlerine sertçe çarpma sesleri arttı. Adrian'ın bütün dikkati tekrar seslere çevrilmişti.

Üzerine hızla bir eşofman altı geçirdi ve açık kapıya yöneldi. Odadan çıkıp karanlık koridoru döndü, aşağı inen merdivenlere doğru sessiz adımlarla ilerledi. Yumuşak halı çıplak ayakları altında ezilirken sakin adımlarla basamakları inmeye başladı. Merdiveni sonunda kenarda duvara yaslı duran beysbol sopasına uzandı ve sopayı kaptığı gibi dolapların olduğu girintiye, salona yöneldi.

Adımlarında telaş yoktu. Evine giren zavallının telaş yapması gereken bir ebattaydı. Adrian uzun boylu, geniş omuzları olan yapılı bir adamdı. Kasları da sıkıydı. Tek yumrukla dev gibi adamları devirdiğini hatırlıyordu. Talihsiz hırsız ya acemi ya da şanssızdı. Her iki durumda kaçarı yoktu. Biterdi işi.

Adrian sakin, sessiz bir nefes alırken boynunu esnetti. Kapı ağzında kısa bir an duraksayarak içeri doğru başını uzattı ve herhangi bir hareket olup olmadığını kolaçan etmek için gözlerini gezdirdi. Ancak gördükleri onu memnun etmedi. Mavi gözleri kısıldı. Karşısında duran bu figür anca ufak tefek birine ait olabilirdi. Salonunun ortasında durmuş panikle etrafına doğru bakınıyor ve ellerini nereye koyacağını bilmiyormuş gibi telaş içerisinde sallıyordu.

Sırtı adama dönük olduğundan Adrian tam olarak yüzünü göremiyordu. Hırsız, başına geçirdiği kapüşonunun altına gizlemişti ve kimliğini açık etmiyordu. Ufak tefek bir yapısı vardı hırsızın. Adrian beyninde parıldayarak yanan kelimeyle yüzünü buruşturdu ve elindeki sopayı ses çıkarmamaya özen göstererek ayaklarının dibine bıraktı.

Hırsız, bir şey devirmişti ve onu almak için canı pahasına çabalıyordu. Adrian bu tuhaf durum karşısında sırıttı. Aklı kıt birinin hırsızlık yapmak için evine girmiş olmasına alayla gülümsedi. Tehlikeli olmayacağını anladığı anda durdu ve hırsızın hareketlerini dikkatle izlemeye başladı. Duruma bakılırsa hareketleri fazlasıyla ürkekti. O zaman karar vardı hırsız acemi'ydi Ancak onda normal olmayan bir şeyler vardı. Adrian, mavi gözlerini bir kez daha kısıp sessizliğini koruyarak hırsızın yanına doğru ilerlemeye başladı.

Jessie beceriksizdi. Hırsızlıkta olduğu kadarıyla sessiz kalmakta da becerisi yoktu. Sakardı bir kere, etrafa çarpmadan yürüyemezdi. Mutlaka bir şeyler döküp kırardı. Yapısı gereği böyleydi. Elini neye atsa ya parçalar ya da bozardı. Hırsızlık yapmak mı? Ona mı kalmıştı! Bilmiyordu! Bildiği tek şey başının belada olduğuydu.

Acemi HırsızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin