~Zamanı kovalamak!
Hayat hiçbir zaman basit olmamıştı. Bir şekilde istemeden de öne çıkan kurulu olurdu engeller ve o engelleri tek tek aşılması gerekirdi. Gerçekleşmeye gebe kalan mucizeler ise köşede zamanını bekler, kaybolmaya yüz tutmuş gerçek duyguları bulmaya koyulurdu.
“Neler oluyor?” diye soran Elena uyku mahmuru bir şekilde gözlerini ovuşturarak salona girdi. Kocaman esnerken sevgilisi ve arkadaşının bulunduğu kanepeye doğru ilerledi. Düşüncelere dalmış olduklarını gördü, kaşları çatıldı. Elena’nın sorduğu soru havada asılı kaldı, Jake ya da Natalia bir cevap vermedi. Sessizlik girdabına bir adım uzaklıkta olduğunu fark ederek boğazını temizledi, ardından keskin bakışlarını sevgilisinin üzerine dikti. Jake cevap bekleyen sevgilisine yorgun bir bakış atıp başını iki yana salladı.
“Henüz bir şey olduğu yok, olmaması yönünde düşünüyorduk.”
“Peki, bir sonuca vardınız mı?”
Kahve gözleri ölçülü bir şekilde önce Jake’in, sonra Natalia’nın üzerinde gezindi, sonrasında duvarda asılı duran saate takıldı. Saatin öğleden sonra üçe geliyor oluşuna baktı. Yüzü boşalıp şaşırırken bu kadar çok uyumuş olmasının sebebine kızdı. Gece boyu Jake rahat nefes aldırmamış, peş peşe ataklarla hücuma kalkmıştı. Elena ise durumundan memnun bir şekilde teslim olmuş, sabahlamışlardı. Jake en sonunda Elena’nın uyumasına izin vermişti, ne büyük iyilik ama!
Sevgilisinin yüzüne hissiz bir gülümseme yerleşirken başını iki yana salladı.
“Jessie ortada yok.”
“Onu biliyorum, başka.”
“Yapılacak çok şey ve alınacak önemli karar var.”
“Ondan da haberim var, geç.”
“Para yok.”
“Bak işte bundan haberim yok. Jake, tahmin ettiğim şeyi yaparken mi Jessie kayboldu.” Jake başını aşağı yukarı sallarken Elena’nın kaşları yeniden çatıldı.
“Peki, ondan bir haber var mı?” Jake başını salladı. “Aradı mı?”
“Aradı,” dedi Jake ses tonunda garip bir tını vardı. “Çalıştığı yerden tanıdığı bir arkadaşında kalacakmış, polislerin peşinde olmadığından emin olmak istediğini söyledi. Nedense bana yalan söylüyor gibi geldi.” Dirseklerini dizine koyarak yüzünü avucuna yasladı.
“Bizimle berber olmadığı için öyle hissediyor olmayasın Jake.” Jake kaşlarını çattı, ardından olumsuz anlamda başını iki yana salladı.
“O benim kardeşim, Elena. Elbette ki bizim yanımızda olacak.” dedi Jake iç çekerek. Elena sevgilisinin elini tutup sıktı.
“Ama güvende olduğunu kendin duydun, sorun ne o zaman?”
Jake derin bir nefes alarak oturduğu kanepeden kalktı. Pencere ile kanepe arasında fazla mesafe yoktu. Bir iki adım sonrasında dimdik durarak pencereden dışarısını izlemeye koyuldu. Sokağın kalabalık uğultusunu evden net bir şekilde duyabiliyordu.
İnsanların gülüşmelerini, çocukların koşuşturmalarını, kadınların evlerinin önünde oturup konuşmalarını... Esen rüzgârın tozu dumana kattığı fakir mahallelerine bir kez baktıktan sonra kendisine meraklı gözlerle bakan sevgilisine döndü. Elena ne olduğunu anlamaya çalışıyordu fakat bir türlü taşlar yerine oturmuyordu.
“Nerede olduğunu bilmiyorum, ortadaki en büyük sorun bu.” Dedi Jake, ayakta durmaya devam ederken. “Ne yapmam gerektiğini de bilmiyorum. Cebimde param yok, Jessie ortada yok, Mia hasta ve iyileşme ihtimali düşük, kahretsin, söyle ben ne yapayım!”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Acemi Hırsız
RomanceRomantizm'de #45 ••• Jessie Moon için hayatta en önem verdiği varlık, büyükannesi Mia'dır. Hastalığın pençelerine takılan yaşlı kadını hayatta tutmak için elinden gelenler ise kısıtlıdır.. Kurtuluş bileti tek bir şeye bağlıdır. O d...