Alarmın çalmasıyla, sabaha karşı daldığı uykudan zorla uyandı. Göz kapaklarını açmak büyük bir eziyetti. Henüz tam uyanamamış zihni, sıcak yatak, bütün gece ağlamaktan yorgun düşmüş vücudu,.. Şule tekrar uykuya dalmak için ikna edilmeye çok hazırdı ama bu tatlı tuzağa düşmeden yatağında doğruldu.
Aynada aksini gördüğünde anladı, gözleri sadece uykusuzluktan böyle yanmıyordu. Önceki gün işe giderken evde bıraktığı bütün ikilemler, sorular, gelecek kaygısı ve yalnızlık hissi akşam olup eve girdiğinde, onu çepeçevre sarmış, hüznün ve gözyaşının kucağına bırakmışlardı. O da bütün gece gözyaşlarının akıp, ruhunu yıkamasına izin vermişti. Ancak şimdi bu şişmiş göz kapaklarıyla ne yapacağını bilemiyordu. Bu kısmını hiç düşünmemişti.
Ayaküstü birşeyler atıştırırken yaptığı buz kompres gözlerindeki yanmayı hafifletmiş, şişliğin biraz olsun inmesini sağlamıştı.
Sersem gibiydi.
Önceki gün gibi yapacak, soğuk ve kimsesiz evinde günlerdir ona arkadaşlık eden hislerini, yine içeride bırakarak kapıyı üstlerine kapatıp işe öyle gidecekti.
Sabah çay hazırlarken Fatoş arkadaşının günden güne solan yüzünün, bugün daha da bitkin olduğunu gördüğünde ısrarla neyi olduğunu sordu. Şule anlatacak mecali kendinde bulamadığı için, duruma uygun bir bahane aradı ancak kendisine ağırlıktan başka hiç bir faydası olmayan başı, sinir bozucu bir ağrıyla karşılık verdi sadece.
Kapıdan içeri giren Fatih'i görünce ona söylediği yalan aklına gelerek, oradan devam etmeyi uygun gördü "Bişeyim yok halsizim pek iyi uyuyamadım"
Arkadaşının yüzündeki endişeli ifadenin silinmediğini görünce, güven verme isteğiyle kaşlarını sakince aşağı indirerek gülümsedi "İyiyim Fatoş bişeyim yok" birisinin kendisi için endişelendiğini görmek içini ısıtıyordu "Üşüttüm galiba"
"Dün gelmedin"
Adam söyleyene kadar muayeneye beklediği aklından çıkmıştı. Gitmeyecekti zaten, bir çok bahane bile hazırlamıştı ancak, adamın bir cevap, Fatoş'un da bir açıklama bekleyen bakışları altındayken hepsi aklından uçup gitti. Böylece geçen bir kaç saniyenin sonunda omuzlarını yukarı kaldırarak gülümsedi "Yoğundum fırsat bulamadım"
Fatih kaşlarını kaldırarak "Yoğunluktan?" Dedi inanmadığı her halinden belli oluyordu. Biraz önce girdiği kapıya doğru yönelince, Fatoş gözlerini kocaman açarak dişlerinin arasından "N'oluyor?" Diye fısıldadı. Adam kapının önüne çıkınca tekrar dönerek "O halde tekrar yoğunlaşmadan gel, bakalım" dedi.
Şule bir yandan Fatoş'un meraklı bakışlarından diğer yandan uydurduğu üşütme yalanının birazdan ortaya çıkacak olmasının stresinden terleyen avuçlarını pantolonuna bastırarak adamın odasına doğru yürüdü.
Fatih önce sağlık geçmişiyle ilgili birkaç soru sormuş, onları bilgisayara kaydetmişti. Adamın ciddiyetle yaptığı bu iş Şule'nin sakinleşmek için vakit kazanmasına ve bir parça rahatlamasına neden oldu. Daha sonra Fatih yerinden kalkıp sedyenin önüne geçerek ona döndü. Şule adamın beklentili bakışları altında ne yapması gerektiğini bilemeyerek ayağa kalktı.
"Gel seni muayene edeceğim"
"Ah, evet doğru ya!"
Sanki taşıdığı beden ona bugün verilmiş gibi kendini yabancılıyor, elini kolunu nasıl kullanacağını bilemiyordu. Sedyeye çıkıp oturduğunda kendini küçük bir çocuk gibi hissetti. Sahi en son ne zaman böyle bir muayene olmuştu?
Adam eline dil çubuğu ve ışığı alınca boğazına bakacağını anlayarak ağzını açtı, küçük yalanının mumunun sönme zamanı gelmişti demek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İkilem
RomanceOnca diş bilemelerine, kendilerini doldurmalarına hatta savaş boyalarını sürmelerine rağmen, adamın içine bastırdıkça çoğalan ve sonunda taşan varlığı huzurdan başka bişey vermiyordu Şule'ye. Bu durum kafasını tekrar karıştırıyor, ruhunu yeni bir ik...