Sürekli sallanan bacağını huzursuzca kıpırdatarak ve yere daha bir sağlam bastırarak sabitlemeye çalıştı. Elinde değildi, böyle beklemek her zaman strese girmesine neden oluyordu. Masadaki çayından minik bir yudum aldı. Soğumuştu. Zaten sıcak olsa da içebilecek gibi değildi. Midesi mi bulanıyordu?
Avukat karşısındaki kadının heyecandan mı stresten mi olduğunu bilmediği, tüm benliğini yaprak gibi titreten duruma tabii ki alışıktı. Belki bininci kez yaşanıyordu aynı sahne.
"Sakin ol, herşey yolunda gidecek" dedi, Şule'ye güven vermek isteyerek, içinden de 'Umarım' diye tamamladı. Boşanma davaları tam bir muamma olarak başlardı hep. Her konuda anlaşarak ayrılmaya karar verip karşınıza gelen bir çift, dava sürecinde, hiç olmadık bir anda kanlı bıçaklı düşmana dönüşebilirdi, bazense çok çetrefilli ve karmaşık davalar bir anda çözülebilirdi.
Şule ve Mustafa'nın davası da son derece kolay çözülebilecek bir dava gibi görünüyordu, şimdilik. Çocuklarının olmaması işi önemli oranda kolaylaştırıyordu. Ortak oldukları ev ve arabayı da eşit bir şekilde paylaşmaya karar vermişlerdi. Şule nafaka ve tazminat istemiyordu. Mustafa'nın avukatıyla telefonda görüşmüş, mahkemeye birlikte başvurmaya karar vermişlerdi. Tek celsede çabucak bitecek gibi geliyordu ama hakim evlilik akdini bozana kadar, hiçbir davayı bitmiş olarak görmemek gerektiğini bilecek kadar uzun zamandır yapıyordu bu işi.
Karşısındaki kadının bakışlarının, iki saniyede bir kontrol ettiği giriş kapısında sabitlenmesiyle, beklediklerinin geldiğini anlayarak arkasını döndü. Onlara doğru gelen ikiliden hangisinin Mustafa, hangisinin avukatı olduğunu anlamak pek de zor değildi.
Başvuru öncesi, maddelerin üzerinden bir kez daha geçmek için bir araya geldikleri toplantı, beklediğinden resmî ve kısa sürmüştü. İki meslektaş zaten bildikleri istekleri dile getirmiş , müvekkilleri de onaylamak dışında pek konuşmamışlardı.
Dilekçeler yazılmış, mahkemeye başvurulmuştu. Aksi bir durum gelişmezse, bir iki ay içinde tek celsede bitecekti.
******
Beklediğinden kısa süren işlemler sonrası Şule işe gitmek için bitkin, eve dönmek içinse isteksizdi. Mustafa ve avukatlardan ayrıldıktan sonra deniz kenarında bir banka oturmuş, bakan ama görmeyen gözlerle denizi izliyordu.
'Evlilik birliğinin temelinden sarsılması'
Ne kadar da onları ifade eden bir gerekçeydi. Evlilikleri uzun yıllarca sarsılmış sarsılmış, şimdi yıkılmaya başlamıştı. Şule, altında kalmamak için kendince önlemler almaya çalışıyor ama -o kadar bilinmezlerle dolu bir coğrafyadaydı ki-, mutlaka yanlış yöne gidecek ve bir şekilde enkaz altında kalmaktan kurtulamayacak gibi hissediyordu. Çırpınıyor çırpınıyor, tutunacak bir şey bulamıyordu.
Diğer insanlar nasıl yapıyordu merak ediyordu. Mesela Mustafa, nasıl bu kadar çabuk adapte oluyordu. Adamla ortak olan kaderlerinde sanki bir tek Şule bu depremi hissederek panikliyor, Mustafa'ysa alelade bir olay yaşar gibi sakin kalabiliyordu, dahası Şule attığı her adımı iki kez düşünüp yine de emin olamazken, Mustafa nasıl sanki cevapları önceden biliyormuş gibi rahat ve korkusuz hareket edebiliyordu. Geçmişte kalan dokuz senede olduğu gibi şimdi de kendini kaybolmuş hissediyordu, Şule. Adam devam etmesi için hiç emek vermediği evliliğin bitişinin sorumluluğunu da O'na yüklemişti.
Yalnızdı, bu artık canını yakmıyordu, kabul etmişti. Kabul etmekte zorlandığı, yirmidokuz yıldır yaşadığı bu dünya neden bu kadar yabancıydı. İçi acıyarak annesinin varlığına ne kadar ihtiyaç duyduğunu bir kez daha hissetti. Ama bu sulara girmeyecekti. Bu sular çok derin ve karanlık, içinde kaybolmaya çok müsaitti. Artık annesi yoktu, artık eşi yoktu. Tek başınaydı ve devam etmek zorundaydı, zordu ama başka yolu yoktu. Ayrılmayı benliğini tehdit altında hissettiği için istememiş miydi? Bundan sonrasında kendi olarak var olacaktı ve bu kolay değildi biliyordu. O güçlü bir kadındı ve bunun da üstesinden gelecekti, yeter ki korkmasın. Kendi kendine verdiği telkinlerle içinde bulunduğu depresif havayı dağıtarak, bundan sonrasıyla ilgili yapacaklarını listelemeye çalıştı. İlk yapması gereken uygun bir kiralık ev bulmak olmalıydı. Dava bahsettikleri kadar kısa sürecekse çok vakti yok demek oluyordu bu. Mustafa davanın arkasından yurt dışına çıkacağından bahsetmişti, evin satışına ne kadar erken başlarlarsa o kadar iyi olacaktı onun için de.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
İkilem
RomanceOnca diş bilemelerine, kendilerini doldurmalarına hatta savaş boyalarını sürmelerine rağmen, adamın içine bastırdıkça çoğalan ve sonunda taşan varlığı huzurdan başka bişey vermiyordu Şule'ye. Bu durum kafasını tekrar karıştırıyor, ruhunu yeni bir ik...