Adeti olduğu üzere yine erken geldiği binada avukatıyla yanyana oturmuş duruşma saatlerinin gelmesini bekliyorlardı. Avukat dosyasındaki evrakları son bir kez kontrol ediyorken, Şule irice açılmış gözleriyle yabancısı olduğu binayı inceliyordu. Gri beton, griye boyanmış tahta kapılar, ifadelerini yitirmiş gri suratlarla dolu koridor içini buz gibi bir yabancılıkla dolduruyordu.
Uzun koridor tıklım tıklım doluydu. Nikah salonlarında evlenmek için sıra bekleyen aileler gibi burada da boşanmak için bekleyenler vardı. Bu kendini daha normal hissettirmesi gerekirken, kapıları kapalı mahkeme salonlarından gelen tartışma sesleri, hakimlerin tokmak sesleri, koridordaki bekleşen karşı tarafların birbirlerine gönderdikleri düşmanca bakışlar dehşete kapılmasına neden oluyordu.
Bir süredir hayatının en büyük açmazı olarak gördüğü 'anlaşılmamak,özensizlik' koridoru dolduran kalabalığın ortak paydasıydı. Dalgın, endişeli, soğuk bakışlı onlarca insan. Bir akıntıya kapılmış, ağır ağır sürüklenerek burada bulmuştu kendini ama bu mutsuz kalabalığa karışmak, bir parçası olmak istemiyordu.
Salonun kapısının açılıp içeriden çıkan kalabalığın bir anda alevlenen tartışmasıyla, sıçradı Şule. Kalbi stresten yeterli kanı pompalamıyormuş gibi, elleri ayakları uyuşmuş, titreyişine engel olamıyordu.
"Sakin ol, sorun yok"
Bu karmaşada tutunabileceği tek dal avukatının sessiz bilgeliğiydi. Adamın aklından geçenlerden sadece gerekli olanları söyleyen, yeteri kadar konuşan, ne olursa olsun şaşırmayan ve sakin hali Şule'ye güven veriyor ancak asla içini rahatlatmıyordu. Söylemediklerinin işin olası can sıkıcı tarafları olduğunu seziyordu.
"Neden hala gelmediler?"
"Karşı tarafın avukatıyla konuştum burada, adliyedeymiş. Mustafa beyin olup olmaması da önemli değil, dava görülür"
Çağırılma sıralarını beklerken, adam içeride nasıl davranması gerektiğiyle ilgili bilgileri veriyordu ancak Şule'nin aklı Mustafa'nın gelip gelmeme ihtimaline takılmıştı. Hala ortalarda olmayışı içini öfkeyle doldururken, her şeyin bir an önce bitip buradan ayrılmak ve bu yalnız bırakılmışlıktan kurtulmak istiyordu.
Sıraları geldiğinde, Mustafa'nın nereden çıktığını anlamadığı avukatının seri hareketlerle salona girip sonrasında kapının kapanmasıyla, merakını artık aşinası olduğu cevap gidermiş oldu.
Dava dosyaları okunurken anlamadığı kelimeler, sıralanan sayılar zihninde bir birine giriyor bir türlü odaklanamıyordu. Hakimin adını soyadını ve kimlik numarasını okumasıyla kendine geldi. Mustafa'dan boşanmak istiyor musun diyordu. Demek evlilikler başlarken olduğu gibi bir soruyla son buluyordu. Bu sefer soruyu Mustafa yerine avukatı cevaplayacaktı.
Adamın cevap hakkı verildiğinde, beklediği kısa cevap yerine başladığı konuşmasında uzun uzun ne anlattığını anlayamıyordu Şule. Sıraladığı kelimeler Şule'nin zihninde bir düzlemde şekillenip cümle olmuyor bir anlam ifade etmiyordu.
"...Karşı davalı taraf, aralarındaki sevgi ve anlayışın bittiğini ileri sürerek boşanmayı istemiş müvekkilim de saygı göstererek davayı anlaşmalı olarak açmıştı ancak henüz evlilik birliği bozulmamışken, müvekkilimin evinden ayrılmasının ardından karşı davalı tarafın ortak konutta karşı cinsten biriyle sabahlamaya başladığını görmüş ve anlaşmadan vazgeçmiştir..."
Sürüp giden konuşmada zinayla suçlanan kendisi miydi? 'Haysiyetsiz yaşam sürme' ne demekti? Bir cevap arayarak baktığında avukatının suratının asıldığını görerek panikledi. Bahsettikleri kişinin Fatih olduğu aşikardı, tacize uğradığı akşamın sabahında onu almaya geldiğinde görmüştü demekki Mustafa. Birlikte kaldıklarını mı düşünmüştü? Geçenlerde iş yerine geldiğinde, Fatih'i gördüğünde ki anlamsız tavrı bundandı demek. Kim olduğunu anlamak için gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İkilem
RomanceOnca diş bilemelerine, kendilerini doldurmalarına hatta savaş boyalarını sürmelerine rağmen, adamın içine bastırdıkça çoğalan ve sonunda taşan varlığı huzurdan başka bişey vermiyordu Şule'ye. Bu durum kafasını tekrar karıştırıyor, ruhunu yeni bir ik...