15-Benden nasıl bahsettin?

100 9 0
                                    

Çerçeveyi duvardaki çiviye takıp arkasını döndü. Yaseminin onay işaretiyle gülümseyerek aşağı indi. Eşyasız evinin duvarlarını, çoğunu kendi yaptığı yağlı boya tablolarla doldurmuştu. Bu haliyle evden çok sergi salonuna benziyordu ama olsun, bütün eksiklerini yavaş yavaş tamamlayacak, burayı huzurlu bir yuvaya dönüştürecekti.

Sırtındaki ağrı artık iyiden iyiye hareketlerini kısıtlayacak kadar kendini belli ediyordu. Çok yorulmuştu. Önceki gece neredeyse sabaha karşı uyumuş, bir kaç saat sonra nakliyecilerin gelmesiyle tatlı uykusundan mecburen kalkmıştı. Hiç bir eşya taşımayacağım dediği evden sadece giysileri, kitapları, boyaları ve mutfak eşyalarını alınca yine dünya kadar koli çıkmıştı. Neyse ki Yasemin bugün de arkadaşını yalnız bırakmamış, yardımcı olmuştu. Giysileri yatak odasında yeni aldığı yatak ve küçük gardıroba yerleştirdiler, mutfak eşyalarını mutfağa, diğer küçük odaya ise koyacak bir eşyası yoktu. Çizim yapmak için kullandığı masa ve boyalarını odanın köşesine yerleştirmişler ve bitmişti.

Mutfağındaysa küçük bir masa ve sandalyeleri vardı. Diğer evinin balkonunda çay keyfi yaparız diye almış ancak Mustafa'yla bir kez bile çıkıp oturmamışlardı, eşyaları toplandıktan sonra tam çıkacakken onu da almaya karar vermişti. İyi de yapmıştı çünkü yorulduklarında yada yemek yiyecekleri zaman oturacak başka hiçbir şey yoktu.

Sandalyeden indikten sonra omuzlarını arkaya iterek, sırtını sıkıştırıp rahatlatmaya çalıştı.

"Çok yoruldun, bırak istersen o da sonraya kalsın"

Aksini iddia edemezdi ama son tabloyu da asarlarsa daha rahat edecekti. Bugün için başka bir işi de kalmamıştı zaten. Her şey yerli yerine yerleşmiş, ocakta içmeye hazır çayı kaynıyordu. Bu işlerini de bitirirlerse artık dinlenebilirlerdi. Birazdan Fatih de gelecekti. Adam iş çıkışında evin konumunu istemiş, geleceğini söylemişti.

Her an gelebilir diye düşünüyordu ancak Şule duvardaki son deliği açmak için matkapa abanmış, üstü başı toz içindeyken adamın bir anda odaya girmesini beklememişti. Elindeki aletin yüksek sesinden kapı sesini duymamış, Yaseminin odadan çıkarken söylediğini de anlamamıştı. Bu nedenle kız kapıyı açıp Fatih'le birlikte odaya girdiğinde yaşadığı şaşkınlıkla dikkati dağılarak, dengesini kaybedip sendeledi.

Fatih kapıyı çaldığında içerideki sesi duymuş, bir ustanın çalıştığını düşünmüştü, kapıyı açan kişinin Şule'nin arkadaşı olduğunu öğrenip tanışarak, onun nerede olduğunun merakıyla içeri girmişti. Şule'yi yüzü gözü toz içinde bir sandalyenin tepesinde, elinde matkap, olanca gücünü duvara verirken bulmayı beklemiyordu. Şaşkınlığın sardığı bedeniyle onun görüş alanına girdiği anda düşecekmiş gibi sendelemesiyle, panikle öne atıldı. Neyseki son anda toparlanmıştı. Onun da en az kendisi kadar şaşkın suratından geldiğini duymadığı anlaşılıyordu.

Matkapı pantolonunun kemerine asıp, gizlemeye çalıştığı telaşeyle daha bir kelime etmeden üstünü başını silkelemeye başlamış, karşısında dikilen adama bir şey söylemesi gerektiğini hatırlayınca, irice açılmış gözleri ve utançla pembeleşmiş yanaklarıyla ne kadar tatlı göründüğünden habersiz "hoş geldin" diye mırıldanmıştı. Adamın yarı şaşkın yarı hayran bakışları karşısında ve üstelik bir sandalyenin üzerindeyken, elini ayağını nereye koyacağını bilmeyerek, saçlarını kulağının arkasına sıkıştırırken ekleme ihtiyacı duydu "Geldiğini duymadım kusuruna bakma bu halimin"

Fatih yüzüne yayılan tebessümle bir iki adım atarak sevdiği kadına yaklaşırken, hala süren şaşkınlığının etkisiyle kaşlarını kaldırarak "hoş buldum" Ellerini uzatıp "gel istersen ben devam edeyim" dedi.

İkilemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin