7-Bir çukura saklanır gibi

123 13 0
                                    

Evin son odasına da bakınca yüzü memnuniyetle aydınlandı. Tam istediği gibi ona masraf çıkarmayacak, küçük kutu gibi bir evdi, iş yerine de çok yakındı. Tek sorun kirası düşündüğünden bir miktar fazlaydı.

Evi gösteren adamın geldiğinden beri rahatsız olduğu tavırlarını bir anlığına aklından çıkarmıştı ki, arkasını döndüğünde neredeyse burun buruna geldiği suratını görünce geri hatırladı. Midesinden yukarı doğru çıkan bulantı hissini yutkunarak geri gidermeye çalıştı. Bugün yine dünkü emlakçıdan bir ev bakıyordu, dün lakayt bulduğu adamın değil başka birinin geldiğini görünce içten içe sevinmişti ama yanıldığını anlaması çok sürmedi. Tuhaf tavırları kızın içinde sürekli arkasına bakmadan kaçma isteği uyandırıyor  ama içinde bulunduğu mecburiyetler, kalıp, işini fazla oyalanmadan bitirmesini söylüyordu.

Adamla arasına mesafe koymak için odanın içine doğru adımlayarak benliğini saran korkuyu saklamaya çalıştığı sesiyle "Evi beğendim, yalnız kirası biraz yüksek, bu kadar küçük bir eve bu kira fazla, ev sahibiyle görüşün bir miktar inebilirse tutarım bu evi" dedi.

Adam da Şule'nin arkasından odaya bir adım atarak tehlikeli bir gülümseme gönderdi "Evi beğendiysen, kira kolay hallederiz bir şekilde"

Şule stresten farkında olmadan dudak içlerini kemirmeye başlamıştı, aralarına koymaya çalıştığı mesafeye hiç dikkat etmeyen adama "Ne şekilde?" Dememek için dilini ısırdı.

"Tamam ne zaman konuşursunuz ev sahibiyle, mümkün olan en kısa zamanda halledelim istiyorum" küçük odada kendisine güvenli alan oluşturmak isteyerek farkında olmadan geri geri adımlıyordu. Odanın ortasında dikilmiş pis pis sırıtan adamı bir daha görmemek için her şeyi yapardı, o nedenle bir an evvel ev sahibiyle irtibata geçip onu aradan çıkarmak istiyordu.

"Madem acelen var, arayayım bu akşam gelsin, bir saate burada olur"

Adamın senli benli konuşması Şule'yi deli ediyordu, her ne kadar bir an evvel halletmek istese de bu adamla burada bir saat değil, on dakika bile kalmaya tahammül edemeyecekti. Fatih'in birlikte bakma teklifini reddettiğine o kadar pişman olmuştu ki. Diğer yandan her işini bir erkeğin gölgesine ihtiyaç duyarak halletmesi gerektiğini düşünmek gururunu incitiyordu. Sakin ve cesur görünmeye çalışıyordu ancak işin aslı stresten kaskatı kesilmiş bedeninde cesaret namına sahip olduğu tek şey, cebindeki sıkı sıkıya tuttuğu küçük biber gazı spreyiydi.

"Ah yok geç oldu, o kadar ne yapacağım ben burada yarın hallederiz" deyip adamın yanından geçip dışarıya çıkmayı planlıyorken, kolunda hissettiği parmaklar tepeden tırnağa kadar titremesine neden oldu. Ateşe dokunmuş gibi kendini odanın diğer tarafına savurururken, adamın artık gizlemeye iyiden iyiye ihtiyaç duymadığı niyetini ortaya döktüğünü gördü "Ne acelen var güzelim?" Aralarındaki mesafeyi yavaş yavaş kapatırken devam etti "Belli ki yalnızsın bir bekleyenin yok, biraz takılırdık senle"

Şule korktuğuna uğrayan insanların dehşet ve çaresizlik içinde donakalması gibi kıpırtısız duruyor, bu işten nasıl kurtulabileceğini yada kurtulup kurtulamayacağını hesap etmeye çalışıyordu. Başka çaresi yoktu, adamın girişin önünden çekilmesi için kendine biraz daha yaklaşmasını beklemeliydi.

"Hem beni memnun edersen, hiç kira ödemek zorunda kalmazsın"

Artık aralarındaki bir adımlık mesafeden adamın nefesinin kokusunu dahi duyabiliyordu. Elini saçlarına dokunmak isteyerek kaldırmasıyla,  Şule artık içinden yükselen öğürme isteğini bastıramayacağını farkederek, cebindeki şişeyi çıkarıp hızla adamın suratına boca etti. Diğer koluyla kendi ağzını kapatarak bir yandan çıkışa yönelip, bir yandan da suratını tutarak iki büklüm olan adamın, kendini takip edemeyeceğinden emin olmaya çalışıyordu. Hızla dışarı çıkıp kapıyı kapattığında, sallanan anahtarın şıngırtısının aklına getirdiği fikirle duraksadı. Titreyen elleriyle zorlansa da kapıyı içerideki adamın üzerine kitledi. Anahtarı alıp koşarak binadan dışarı çıktığında, uzun süredir bastırmaya çalıştığı bulantısını daha fazla tutamadan öğürmeye başladı. Bir yandan titreye titreye ağlıyor diğer yandan içi dışına çıkarcasına öğürüyordu. Sokaktan geçen insanlardan yardım etmek isteyerek yanına gelenler oldu. Eline tutuşturulan şişedeki suyla ağzını çalkalayarak öğürtüsünü bastırmaya çalışıyordu ancak tüm benliği şiddetli bir zelzeleye tutulmuş gibi öyle titriyordu ki; neyi olduğunu soran insanlara kelimeleri bir araya getirerek olanları anlatamadı. Kesik kesik konuşmasıyla yalnızca  "polis çağırın" diyebildi.

Kadın, sokaktan gelen gürültünün ne olduğunu anlamak için başını uzattığı pencereden görmüştü; başına bişey geldiği ilk görüşte anlaşılan kızın yaprak gibi titreyişini. İçeriden aldığı battaniyeyle koşmuş, kızı bir anne şefkatiyle sarıp kaldırıma oturtmuştu. Kızın "polis çağırın" ve "içeride" diye sayıklamalarının üzerine çağırılan polisin gelmesini beklerken biraz sakinleşmesi için uğraşıyordu. Yoksa yaşadığı dehşete kalbi dayanmayacaktı.

Ne olduğunu anlamaya çalışan insanların merakını, karşı apartmanın boş dairesinin açılan penceresi giderecekti. Pencereden gözleri, suratı kan çanağı olmuş bir vaziyette bir adam beline kadar sarkmış, bir yandan küfürler ediyor bir yandan gel aç şu kapıyı diye haykırıyordu.

"Beni taciz etti" diye fısıldadı, onu bir battaniyeyle sarıp kaldırıma oturtan kadına doğru dönerek. Kadının şefkatle eğilen kaşlarına, dolan gözlerine baktıkça biraz önce sakinleşen hıçkırıklarının geri döneceğini hissediyordu. Kadın "Şşşşşş tamam geçti" diyerek şefkatle kıza sarıldı.

Şule biraz önce yaşadığı kabusun etkisi geçmeden üzerine birde bu kadından gördüğü şefkatin, içindeki annesiz çocuğu uyandırdığını farketti sarsılarak.

Cebinde titreyen telefonunu eline aldığında açıp açmamakta kararsız kaldı. Kapanmak üzereyken ekrana dokunup kulağına götürdü.

"Şule?"

Tam cevap verecekken sokağa giren polis arabalarının sesiyle adam panikleyerek "Şule neredesin? Ne oluyor?" Dedi.

"Fatih ben seni arayayım sonra"

Adam ne olduğunu bilmemenin verdiği kaygıyla ısrarcı olmak istese de, aynı nedenle anlayışla uzatmadan "Tamam bekliyorum" dedi.

*****

Yönlendirildiği koridorun ilerisinde Şule'yi yanında bir kadınla, bir battaniyeye sarılmış ve bitkin bir halde ama sağ salim gördüğünde, bu akşam sesini ilk duyduğu andan itibaren ilk kez rahat bir soluk aldı. İyi olmadığı belliydi ancak insan ne yaşarsa yaşasın, ne kadar derin yaralar açılırsa açılsın içeriden yada dışarıdan, iyi olabilirdi; biliyordu. Yeter ki yaşamaya devam etsin.

Fatih yanlarına yaklaştığında daha artık tükendi, akmaz sandığı gözyaşları sıcak sıcak yanaklarından süzülmeye başladı tekrar. Adamın sessizce gelip yanındaki sandalyeye oturması, onu sorularla bunaltmayı istemediği her halinden belli olan sükuneti, dinginlikle maskelemeye çalıştığı kaygılı bakışlarıyla güven veriyordu. Şule ağlayarak uykuya daldığı her gecenin sabahında öfkesini bileyerek  uyanmasa, kendine en yakın olduğu insanla bile arasından eksilmeyecek bir duvar örmese, güvensizlikle ilmek ilmek örülmüş zırhını sıkı sıkıya kuşanmasa; karşısındaki adama, tam tekmil güven veren varlığına, kendini bırakması işten bile değildi.

Yanaklarını silen ellerine, gözlerini usulca kapayıp başını yaslamamak için kendini zor tuttu. Adam mütemadiyen içinde bir köşede biçilip atılmış umutları tutuşturuyordu.

Gitmek için ayaklanan Fatma teyzeyle Fatih de kalktı, gideceği yere bırakabileceği teklifine kadın bir taksiye atlayıp dönebilirim derken biraz ilerlediler. Bunun kendinden uzaklaşarak konuşabilmek için kasıtlı aşılmış bir mesafe olduğunun  farkındaydı Şule. Oturduğu yerden konuşmalarını izliyordu. Adamın sıkılan yumruklarıyla tekrar yanaklarının ıslandığını farketti. Tek başına altından kalkacağım dediği ne varsa eline yüzüne bulaştırıyor, dahası adamı da peşinden sürüklüyordu.

İzlediği ikilinin arkasından avukatının gelişini görmesiyle ayaklanarak omuzlarındaki battaniyenin sıyrılmasına izin verdi. İhtiyacı yoktu artık. Şimdi sadece onurlu bir şekilde devam etmek istediği yaşamında durduk yerde ayağına çelme takıp tökezlemesini sağlayanlara bunun bedelini ödetme zamanıydı. Acının ilacı öfkeye tutunmak, şimdi için en makul olanıydı.

Avukat geldiğinde ifade vermeden önce sakin bir köşeye çekilerek neler olduğunu tüm ayrıntılarıyla öğrenmek istedi. Fatih kızı rahatsız edebileceği tedirginliği içinde ve fakat asla uzak duramayacağının bilinciyle yanlarından ayrılmadı. Şule'nin taciz edildiğini duyduğundan beri kontrolünü kaybetmemek için direniyordu. Olanları öğrenmek işini daha da zorlaştıracak olsa da kızın nereden yara aldığını bilmesi; nasıl böyle hırpalandığını, adamın içinden taşan aşkına her şahit olduğunda bir çukura saklanır gibi kendi içine gömülmesine, neyin neden olduğunu biraz olsun anlamasını sağlayacaktı.

İkilemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin