Selamunaleyküm ballarım.
Bismillahirrahmarrahim.
"Kızım pideleri getir."
"Tamam anne."
Bugün bir değişiklik yapıp balkonda iftar yapma kararı almıştık. Çokta severdim balkonumuzu. Abimle annem masayı kurmuş, bende mutfaktaydım. Pideleri alıp balkona doğru ilerlemeye başladım.
Aff af bugün kızlarla çok güzel geçmişti. Yağız anahtarları alırken çıkardığım rezillik dışında hiçbir sorunum yoktu.
Ama dikkatimi çeken Yağız'ın asla yüzümüze gözümüze bakmamasıydı, gerçekten iyi yetiştirmiştim vesselam. Son zamanlarda konuşmasakta benim öğrencimdi sonuçta.
'Höst yavaş böbürlen.'
Tamam ya. Balkona gelip pideleri bıraktım ezana 11-12 dakika falan kalmıştı. Her zamanki gibi koşup kafamı aşağıya uzattım.
Bugün çocuklar diğer balkonda kalmıştı. Bu balkonda dedikoducu teyzeleri görüyorduk. Bunlarda var ya ALLAH kimsenin adını bu ortamda geçirmesin.
Masa kurulmuş ezan bekleniyordu. Bana yapacak bir şey kalmadığı için abimlede gözgöze gelmeden yine sokağa döndüm.
Ezan okununca sevinçle yine içeri geçip masaya oturdum. Besmele çekip başlamıştık. Ah açlık ah ne zor bir şeysin sen...
Rabb'im sen açlık çekenlere yardım et. Her gün israf olan o kadar yiyeceği onlara nasib et ya Rabb'im. Biz insanlar ne kadar nankörüz? Hatta bizde bir tuhaflık var bence. Mesela bir grubumuz için acılı bir günken bir grubumuzda eğlencenin dibine vuruyor. Tuhaf varlıklarız.
Bunu ben küçükken farketmiştim. Hep düğünlerde aklıma o gün cenazesi olan insanlar gelirdi. Bizim mutlu olduğumuz bir gün bir başkası üzülüyordu. Yada cenazelerimizdede aklıma o gün düğün yapanlar gelirdi. Ne mutluydular oysa biz böyle üzgünken.
Bence bunun çareside abartıya kaçmamaktı. Sevinirkende üzülürkende yoksa hergün mutlaka birileri doğar ve birileri ölür ama abartıya kaçmazsak bence bir denge mutlaka kurulacaktır.
Aman fazla mı düşündüm ne? Yine beynimi sofraya verdiğimde konuşmaları ucundan kenarından yakalayıp bende dahil olmuştum.
Yemekler yendikten sonra sofra toplanmıştı. Şimdi mutfakta çayı demliyordum. Yengem benimle bulaşıkları yıkadıktan sonra tekrar balkona geçmişti.
Ben suyun kaynamasını beklerken mutfağa giren abimle tek kaşımı kaldırıp diğer yöne döndüm.
Oda elindeki bir poşeti tezgahın üstüne bırakıp yanıma geldi. Beni oturduğum yerden kaldırıp direkt kollarının arasına almıştı. Bende kendisini itiyordum. Banane tripliyimm.
"Abi bırakır mısın?"
"Sus kız tipsizim abiyle insan bu kadar küs kalır mı?"
"Umurunuzda mı acaba Barış bey? Kardeşiniz küsmüş değilmiş sizin için ne fark eder?"
"Bana bak cüce küs falan kalamazsın sen bana. Yürü hadi çayı demle."
"Ya bi diğer abiler gibi olsan bi kibar olsan ama yook nerde anca emrivaki anca uyuzluk."
"Abinle düzgün konuş."
"Bence önce konuşayım hâlâ affetmedim banane."
"Kadayıfa bile mi affetmezsin?"
Tezgahtaki poşeti eliyle işaret ediyordu. Bir yutkundum. Şey yani şimdi bu biraz kadayıf yani hani ne desem ki? Öhöm öhöm.
"Rüşfet ha? Cezanıza müebbet eklenmek üzere Barış bey."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAYDANOZ (Tamamlandı)
Spiritüelbilinmeyen: Hayırdır moralin bozuktu. Yağız: Evet. bilinmeyen: Hayırdır? Yağız: Pek takmıyorum ama evdekilere kavga ettim yine. neymiş her şeye maydanoz oluyormuşum. bilinmeyen: Ben maydanozları severim. ●○●○●○●○●○ Bilinmeyenin bilmediğiniz bir se...