Ay canocanlarrr! Sonunda gelebildim ama ne badirelerle bir bilseniz... Bu arada annemle babam resmi olarakta evlendiiiğ.Ee haliyle kına gecemiz,nikahımız vs bir takım işlerimiz vardı.Bende bu sırada eski leptoplarımdan kurtuldum.Sizlere daha iyi bir hizmet vermek amacıyla yazılar yazacağız ifenimm.O sıralarda fazla wattpade giremedim kusura bakmayın canlarım.Tebrik ve güzel yorumlarınız için hepinize sonsuz teşekkürlerimi iletiyorum.Ben yine yoğun Dilara ama önümde 10 günlük bir tatil varr.Tabi bir daha bu kadar ara vereceğimi hiç zannetmiyorum.Öyle bir şeyi gerektirecek şeylerde olmaz inş.Ay sizleri çok seviyorum gııı.Hikaye nasıl olmuş anlatın baken.Haa birde isterseniz bu bölümü okumadan bir önceki bölümü tekrar okuyun.Tekrar etmek hafızayı güçlendirir,unutmayı geciktirir,öğrenmeyi pekiştirirrr :D Ayy özledim ayoll.Bana bakın vara bir sıkıntınız yazın bana.Sakın bu hayatta hiçbir şeye imkansız gözüyle bakmayın.Çünkü değiller... Anlaştık mı pıtırcıklarım? Oy canocanlarım benim.Neyse fazla uzatma hemen defol diyorsunuz anlıyorum.Hemen hikayeyi okumak istiyorsunuz değil mi çakallar? :D Neyse canlar yorumlarınızı mutlakaaaa belirtin tamam mı? Sizi çokkk seviyorumm :* :* :*
Sırtım soğuk duvarı içine alırken,ellerim o kağıdı avuçlarıma hapsetti.Kirpiklerim,gözlerimin içine batan rimel kalıntılarıyla mücadale ediyordu.Ve bu canımı çok yakıyordu.Hiçbir şey yapmadan öylece duruyordum.Kapı hızla açıldığında içeriye Rüzgar girdi.Hemen arkasında Hande ve Çınar'da vardı.Rüzgar kaslı ve geniş kollarıyla yanıma çöküp,beni sardığında ağzımdan kaçan hıçkırığa engel olamadım.Başımı ellerinin arasına aldığında telaşla bakarak, "Ne oldu?" dedi.Ağzımı açmama fırsat kalmadan Hande'nin şaşkın haykırışı,odak noktasını ayna yaptı.Rüzgar dahil olmak üzere herkes aynaya bakıyordu.Rüzgar,sinirle soluduğunda elimde sıkıca tuttuğum kağıda ilişti.Okuduğu her satırda yüz hatları geriliyor,burnundan ateşler çıkıyordu. "Geberticeğim o iti! Her kim yaptıysa kafasını kopartacağım!" Hepimizin aklında Ünal vardı.Ama onun yaptığı kesin değil.Rüzgar'ın o kadar çok düşmanı var ki... Rüzgar hızla ayağa kalktığında koluna dokundum çaresizce."Gitme!" Elimi sertçe ittiğinde,hızlı adımlarla dışarıya çıktı.Yine umursamadan,arkasında gözü yaşlı birisini bıraktı.Yine,yeniden...
Saat 23.00'ı gösterdiğinde,gürültülü bir şekilde kapı sesi işittim.Anlaşılan gelmişti.Üstelik tam da mutfağa ineceğim vakit! Adımlarımı sessizce merdivene yönlendirdiğimde,onları dinlemeye karar verdim.Rüzgar'ın soğukluk ve bağırma felaketinden miğdem alev alev kaynasa da açlıktan ölmek üzereydim.
"Ünalmış! Amına koyayım ölmedi pezevenk! Bulunan cesette ona ait değil!"
"Sakin ol abicim.Sadece korkutmak istiyor anlasana.Öyle olmasa, o yazıyı bırakmak yerine Nefes'e zarar verirdi."
"Onu benden iyi kimse tanıyamaz.Daha büyük bir bokluk peşinde.O hareket etmeden,boğazındaki ipi sıkmam lazım."
"Aklında ne var? Ne yapacaksın?"
"Neler yapabileceğimi kendi aklım,hayalim almıyor! Var aklımda bir şeyler.Bu iş fazla uzadı!"
Kendimi içeriye girmek zorunda hissettiğimde adımlarım yavaş yavaş mutfağı buldu.Salondan gözüken mutfak,dikkatlerini üzerimde topladı.Dolabı açıp,ketçap ve siyah zeytini çıkardığımda,üzerinde ekmek olan masaya oturdum.Ekmeğe zeytin koyup,ketçap sıkarak karnımı doyuruyordum.Bu tadı seviyorum! Tabaktaki bütün zeytinler bittiğinde derin bir nefes alarak geriye yaslandım.Davul gibi şiştim ha! Göz ucuyla salonda oturan dingilleri kestiğimde Çınar,Rüzgar'a omuz atarak merdivenlere yöneldi.Rüzgar,yerinden kalkıp adımlarını bana sabitlediğinde masadan kalktım.Yanından geçip gidecekken koluma dokundu.Duygusuz bir sesle,ağız ucundan, "Bırak." dedim. "Hey! Ne oluyor?" Sözlerinin,beni çileden çıkarması ses tonuma yansıyor,sinirin oluşturduğu etkiyle yüksek seste konuşuyorum."Ne mi oluyor? Rüzgar sen ne yaptığının farkında mısın? Ya sen! Beni orada bırakıp gittin!" Ellerimle göğsünü iktirdiğimde,gözlerime hava doldurup,gözyaşı akıtmamak için direndim.Sanki bu saate kadar koruduğum sessizlik bu soruyu bekliyordu. "Seni tek başına bırakmadım! Yanında Çınar ile Hande vardı." Gözlerimden yaşlar akarken,dudaklarım kahkaha atmanın yolunu izliyordu."Çınar ile Hande vardı yanında!" Onun söylediklerini taklit ederken,gülümsemem yerini ani bir kızgınlığa bıraktı.Saniyelik değişen hareketlerim bir çeşit sinir harbiydi. "Ama sen yoktun!" İşaret parmağım sinirle göğsünü buldu. "Benim sana ihtiyacım vardı ama sen! Sen her zamanki gibi yoktun!" Çenesi kasıldığında,yeni çıkmış kirli sakallarını sıvazladı.Yüzüme doğru bir nefes esti. "Doğru değil! Bu pislikleri hayatımızdan temizlemek için çaba gösteriyorum ben.Senden,bebeğimizden uzak dursunlar diye onları yok etmeye çalışıyorum!" "Benim hayatımdaki en büyük pislik sensin Rüzgar!" Gözleri şaşkınlıkla açıldı.Beklenmeyen bir anda gelen söz,yüzündeki hayal kırıklığını saklamaya vakit ayırmıyordu.Öylece yüzüme bakarken devam ettim. "Beni sevdiğini sandın ama yanıldın! Sen,senin kadının olduğum için bana senden başkası dokunmasın istiyorsun.Sürekli senin yanında kalıp,dediklerini yapayım istiyorsun.Sen geceleri kendini eğlendirecek bir Nefes'i seviyorsun.Unuttun mu ben,senin malındım? Duygularımın senin için hiçbir önemi yok.En sevdiğim rengi bile bilmiyorsun! En sevdiğim yemeği.En sevdiğim müziği? Ne zaman mutlu olduğumu? Bebeğini taşıyorum sadece dimi? Sen beni hiç sevmiyorsun!" Dile getirdiklerim bunca zaman bastırdığım gerçekler olduğundan kalbime buzdan bir hançer saplanıyordu.Söylediklerimi yeni yeni hazmediyordum.Bunca zaman nasıl kendimi kandırdım? Nasıl onun gibi birisinin beni sevebileceğine inandım? Sonunda dile dökülen gerçekler bu denli en derinime işledi.Bu yolun bir sonu yoktu.Bu lüzumsuz bir savaştı.Ve ben bu savaşta tek başımaydım.Gözyaşlarım durmaksızın akarken,dudaklarım hıçkırıklarımı susturmak için birbirine kenetlendi.Kafamı isyan edercesine sağa sola salladığımda bir kez daha aptallığıma lanet ettim.Geri geri ondan yavaş adımlara uzaklaştığımda beni uçuruma yuvarlayan elalarına baktım.Ben geriye gittikçe o,bana doğru yaklaşıyordu.İkimizin adımlarıda hızdan bihaberdi. "Nefes... Ben seni sev-" Sözlerini hızla kestiğimde avazım çıktığı kadar bağırmaya başladım. "Sus! Sus dedim. Sakın! Sakın beni sevdiğini söyleme! O güzel kelimeyi ağzında kirletme! Sen hiçbir zaman beni sevmedin! Sen... Lanet olsun! Sen beni hiç sevmedin Rüzgar. Sen bana sahip olmayı sevdin!" Bir şey söylemesine fırsat vermeden hızla merdivenleri tırmandım.Bizi dinleyen Hande ve Çınar'a omuz atıp,odaya kaçtım.Kapıyı kilitledikten sonra hala düzene girmeyen nefesimi kontrol altına almak istedim ama başarılı olamadım.Pencereyi yavaşça araladığımda temiz havayı ciğerlerime doldurmaya çalıştım.Ağlamaktan tıkandığım için nefes almakta güçlük çekip kesik kesik çırpınıyordum.