Çok fazla bir açıklama yapmayacağım.Öncelikle bu bölümü; @azrabook @ernylmz1 @Socialgirlstrangenes @Ceyda_2401 adlı kişilere ithaf ediyorum.Bu ithafı fazlasıyla hak ettiler.Neredeyse hergün mesaj attılar ve ben hikayemle ciddi anlamda ilgilenildiğini hissettim.Bu çok mutluluk verici.Tabiki bütün okurlarımın bende ayrı bir yeri var.Ama bu insanlar gerçekten çok ilgilendi arkadaşlar.Çok teşekkür ediyorum ve kocaman öpüyorum :* :* :))))
EVET KISACA BİR NOKTAYA DEĞİNİRSEK.AÇIKLAMA YAPMAYACAĞIM ARKADAŞLAR.LÜTFEN HER OKUYAN BİR VOTE A BASSIN BİRDE ÖYLE GÖRELİM.DÜŞÜNSENİZE BU BÖLÜMÜ 1000 KİŞİ VOTE LAMIŞ.(OKUYUCU SAYISI BAZ ALINMIŞTIR.) YANİ BANA BU MUTLULUĞU ÇOK GÖRMESSİNİZ UMARIM...TEŞEKKÜR EDİYORUM..KEYİFLİ OKUMALAR.SİZ OKURKEN BENDE SİZİN İÇİN ERTELEDİĞİM ÖDEVLERİMİ YAPAYIM BARİ :)))
Açık olan perdeden süzülen,güneş ışıkları vuruyordu yüzüme.Rahatsızca kıpırdandım yatakta.Çare yoktu kalkmaktan başka.Çünkü;güneş,bütün uykumun içine etmişti.Yanımda ki sığır uyanmasın diyerek,perdeyi kapattım.Yoksa bana acele ettirecekti.Güzelce duşumu aldıktan sonra,fayanslara tek tek basarak çıktım banyodan.Bir kere canım yanmıştı ne de olsa bu olaydan.Devasa gardırobumun önüne geldiğimde,ne giyeceğim hakkında bir fikrim yoktu.Sonunda siyah külotlu çorabımın üzerine,açık kahverengi,salaş bir elbisede karar kıldım.Belli etmemeye çalışsamda üzerimde,uzun süre sonra dışarı çıkacak olmamın tedirginliği ve heyecanı vardı.Makyaj masamın önüne geldiğimde mecburi kuruttuğum saçlarımı açık bırakmaya karar verdim.Abartılı olmayan kahverengi göz makyajım,şeftali tonu allığım ve koyu renk rujum adeta ben kış makyajıyım diyerek bağırıyordu.Geriye sadece Rüzgar Bey'i uyandırmak kalmıştı.Aklımdaki planı yürürlüğe koyma vakti gelmişti ama korkuyordum.Başka bir çaremde yoktu sanırım.Üstelik kaybedecek neyim var ki? Yatağın kenarına oturdum,ellerim titrekçe saçını buldu.Avuçlarımda hissettiğim yumuşaklık,daha rahat hareket etmemi sağladı.Saçları yumuşacıktı.Sonra açıldı elanın mükkemel tonu olan gözleri.Şaşkınca bana baktı.Yüzüme sahte bir tebessüm yerleştirdim. "Ne var?Bakma öyle.Saçlarını çekmeyi amaçlamıştım." Bana hiç inanmayan gözlerle bakıp,gülerek kalktı.Yanağıma koyduğu öpücük,soğuk soğuk terleyen vücudumda sıcak bir etki yapmıştı.Kim bilir aklından neler geçiyordu. "Şey...Ben hazırım.Sen hazır olana kadar bende aşağıda birşeyler atıştırırım." Gitmek için harekete geçtiğimde,bileğimi kavradı. "Birşeyler yememen gerekiyor." "Bu saçmalık! Aç mı gideceğim pardon? Ayrıca şuan feci derecede açım ve üzerine kusabilirim." Gözüm gamzesine takıldığında o,konuşmaya devam ediyordu. "Sevgilim...Biliyorum acıktın ama kontröle giderken aç olmak zorundasın.Hem birazcık dayan sonra seninle dışarıda güzel bir kahvaltı yaparız ha?" "Üfff! İyi tamam.Aşağıda bekliyorum seni." Siyah deri ceketimi elime alıp,kapıdan çıkarken ekledim. "5 dakika sonra aşağıda ol!" Merdivenlerden inerken acı bir hatırlamayla duraksadım.Hassiktir!Ben daha demin ne yaptım?
Rüzgar,ona emir verme girişiminde bulunduğum için,ağzımın payınıda bir güzel vermişti.Ama bilerek yapmamıştım ki.Neyse karnımdaki çocuğu sayesinde,fiziksel olarak pek bir hasar görmüyordum eskisi kadar.Yol boyunca hakimliğini sürdüren gerginlik,arabanın durmasıyla soluklanmıştı.Araba,büyük bir hastahanenin önünde durmuştu.Bu önceki geldiğimiz hastahane değildi.Çok daha büyük ve harika bir mimariye sahipti.Burayı hangi insan evladı yaptırdı denecek kadar baktırıyordu kendine.Arabayı kilitleyip,yanıma gelen Rüzgar,elime dokundu.Önce yüzüne baktım,sonra elimi tutmasına izin verdim.İçerisi bembeyazdı.Haliyle insanın içi açılıyordu ama bir hastahane ortamı ne kadar iyi gelebilir ki hislere? Tatlı ve tombik bebek tablolarının olduğu bölüme girmiştik.Deri koltuklarda sıra bekleyen iki çift daha vardı.Birisi doğurdu doğuracak görünümüne,biriside ayva denecek kadar kendini belli eden göbeğe sahipti.Sanırım onlar bizden önce geldiği için,çocuklarıyla daha erken iletişime geçecekti.Ben boş bir koltuğa oturmak için giderken,Rüzgar beni engelleyip yanına çekti.Sekreterin bulunduğu kısıma ilerledi. "Rüzgar Bozkurt." Bu iki kelimeyle bir dakika bile beklemeden kendimi içeride buldum.Ama bu haksızlıktı! Tabi,işin içinde Rüzgar olunca,bütün söylemlerim boşa! İçeride bizi,30-35 yaşları arasında esmer bir kadın karşıladı.Saçları tam bir kıvırcıktı.Bütün güler yüzü ile insana,samimiyet ve güven aşılıyordu. "Merhaba.Hoşgeldiniz... Deniz ben.Vav.Karşımda çok genç bir anne adayı görüyorum." Gülerek söylediği şeylere karşın,tebessüm etmekle yetinip,uzattığı eli sıkmıştım.Şu iş bitsede gitsek artık! Karnımda hissettiğim aşırı soğuk jel beni,yerimden kıpırdatmıştı. "İlk kontrol sanırım." Kadın bu kadar gülerken yorulmuyor muydu acaba? Eline aldığı bir aleti,jel döktüğü yerlerde gezdiriyordu.Bu beni gıdıklatmıştı.Rüzgar,pür dikkat doktoru izliyordu.Deniz Hanım,bakışlarını ekrana kilitlemişti.Sonra konuşmaya başladı. "Evet.Ufaklığı görebiliyorum.Tam 6.5 haftalık bebeğiniz var şuanda.Durumu özetlersek;bebeğiniz şuan 6 mm lik bir karpuz çekirdeği kadardır.Kan damarları ve sindirim sistemi oluşmaya başlamıştır.Bebeğiniz sinir sistemine sahiptir ve kalbi,göğsün önünde minicik bir kabarcık şeklindedir.Plasenta asıl bu haftalardan sonra gelişmeye başlar." İkimizde hiçbir şey anlamamış,ekrana boş boş bakıyorduk.Doktor,bu halimize gülerek,,bizi aydınlatacak noktaya değindi.Parmağı ile ekranda küçük bir nokta gösterdi. "İşte bebeğiniz." Demek ordasın minik şey.İstemsizce gözlerim doldu.Gözyaşlarımı geri göndermek için,gözlerimi sıkıca açıp kapatıyordum. "Karım geçen gece sert bir şekilde sırt üzeri yere düşmüştü.İyi mi peki şuan?Birşey olmuş mu?" "Hayır.Şuan bebeğinizde bir problem gözükmüyor.Plasenta ile direk temas kurmadığı için bir zarar vermemiş.Ama bundan sonra çok daha dikkatli olmalısınız.Birdaha ki sefer bu kadar şanslı olmayabilirsiniz." Rüzgar,derin bir oh çektiğinde,bende aklımın köşesinde yer edinmiş soruları yöneltmiştim. "Peki,cinsiyeti ne zaman öğrenilir?" "Cinsiyeti 3 aylık hamileliklerde belli olur.Yalnız çok dikkat etmeniz gereken bazı hususlar var.Bütün hamileliğiniz süresince psikolojik açıdan çok dikkatli olmasınız.Ağır şeyler kaldırmamalı gerekmedikçe çok gezmemelisiniz.Ve ani sarsıntılardan uzak durmalısınız.Yani arabayla giderken bile dikkatli olmanız gerekmektedir." "Onlara çok iyi bakacağım." Rüzgar'ın yüzünde,bugüne kadar görmediğim bir ifade vardı.Fazla şefkat doluydu.Ve ben buna alışık değildim. "Kalp atışlarını dinlemek ister misiniz?" Bu soru karşısında ikimizinde gözleri yuvalarından fırlamış gibiydi.Aynı anda "Şimdi mi?" derken sesimizdeki şaşkınlık bariz belliydi.Doktor gülümseyip: "Kalbi çok küçük ama duyulabilecek seviyede.Sadece fazla yüksek bir sese sahip değil o kadar." dedi. Rüzgar,heyecanla kafa salladı.Ben buna hazır mıydım bilmiyorum.Sadece onu kabullenirsem asla vazgeçemeyeceğimi biliyordum.Sıkıca gözlerimi kapattığımda,doktorun eli bir düğmeye gitmişti.Kısa bir sessizliğin ardından,odada duyulan bir ses.Sanki fısıldıyormuşçasına ben buradayım diyordu.O kadar hızlı ve alçak sesteydi ki...İnsanın saçından,ayak parmaklarına kadar vicdanını oynatabiliyordu.Savunmasız,masum bir can vardı içimde.Gözyaşlarımı tutamıyordum artık.Kim bu minik şeyi reddedebilir ki? O,sadece içimde hayata tutunmaya çalışıyordu.Rüzgar'a baktığımda gözleri dolmuştu.O an Rüzgar'da,insana dair belirtiler gördüm.Ben hangisine şaşıracağımı bilemezken,şu an bir karar vermiştim.Suzi Sultan haklıydı.Ne olursa olsun bu şey,benim bebeğimdi.Ben onun annesiydim.Gururumu asla aradan çekmediğim gibi Rüzgar'a karşı olan nefretim yüzünden,kendi bebeğimden niye nefret etmeliydim ki? Üstelik bu benim en büyük hayalimken... Artık hayatımı değerli kılan minik eller vardı.Ve ben o ellerden,tutmadığım sürece,ellerimin arasından kayıp gidecekti.Bu şey benim bebeğim.Ve şunu bil ki miniğim,annen senden asla vazgeçmeyecek.Evet.Benim bu şeyden vazgeçmeye hiç niyetim yok!