@azrabook İthafen.....
Islak saçlarımı,kurutma gereği duymayarak siyah,ince lastik bir tokayla bağladım.Kabul edilmeli ki bu hali daha güzel oluyor.Sürekli dört duvar arasında olmaktan gerekiyor ki,her gün başım ağrıyor.Bazen boğuluyor gibi hissediyordum.Odanın içinde bulunan banyodan çıkarken,görüş alanıma Rüzgar girdi.Bana doğru yaklaşıp,burnumun tam dibinde durdu.Burnu,boynumla buluştuğunda istemsiz içim gıdıklanmıştı."Kokun,insanı baştan çıkartıyor.Bütün yasakları seninle çiğnemek için beni çağırıyor yangınlara.Kokun...Ahh kokun sen kokuyor,Nefes kokuyor..." Adımı ondan duymak,ilahi bir mesajdı sanki.Etkili ses tonunun ve bakamadığım elalarının beni yenmemesi için direndim hep.Ondan nefret ediyordum.Peki o zaman içimdeki bu savaşı neden veriyordum? Sonra gözleri,saçlarımı buldu.Elleri usulca gezindi saçlarımda.Kaşları çatıldı en son. "Saçlarını kurutmamışsın." "Evet kurutmadım ve kurutmayıda düşünmüyorum." Beni iterek,yatağa oturttu.Daha sonra banyodan kurutma makinası ile geldi.Yatağın hemen sağ tarafında bulunan prize fişi taktığında,makinanın o gürültülü sesi kulakları doldurdu.Tokam,saçlarımı çoktan terk etmişti.Hadi ama!Makinanın verdiği sıcaklığa vücudum her zaman sempati duyar.Lanet olsun bu,hep benim hoşumada giderdi.Üstelik duştan da yeni çıktığım için gözle görülür bir biçimde içim titredi.Rüzgar,dişlerini gösterecek kadar gülümsediğinde,yüzüm kızardı.Sapık insaniyet görünümlü içinde öküz yatan uyuz Rüzgar'ın aklı,kim bilir nereye gitmişti?Özenle kuruttuğu ve saçımı okşadığı her saniye uykum geliyordu.Ellerini,saçlarımdan çekmesini istemiyordum.Şimdi ise her bir telini özenle taradığı saçlarımdan arsızca fırça darbeleri geçiyordu.Gözlerimiz aynada buluştu.Kesin aynadan onu dikizlediğimi anladı.Bakışlarımı hemen yere sabitledim.Bu herif ne kadar hayatıma sıçsada,bir baktıkça bir daha bakası geliyor insanın,o kusursuz yüzüne...
Saat beşe gelirken,Suzi Sultan'la acıktığımızı fark ettik.Rüzgar,işim var deyip,çıkmıştı.Yemek ocakta pişerken,bende poğaçalarımı fırına veriyordum.Isısını ayarladıktan sonra siyah cam kapağı kapattım.Beynimde dönüp duran sorulardan kurtulmak istiyordum.Rüzgar'ın olmaması da avantajdır diye düşünerek önce hafif öksürdüm,daha sonra söze başlamak için ağızımı hareket ettirdim."Suzan Teyze..." "Ah bende ne zaman soracaksın diye bekliyordum kızım." "Şeyy... Ben merak ediyorum.Yani Rüzgar bu kadar kötü ne yaşamış olabilir ki? Ama anlatmak istemessen..." Evet doğru.Her zerreme kadar merak içerisinde kıvranıyordum.Bana bunları yapan adam ne yaşadı?O yaşadığı şeyler yüzünden mi bana işkenceler yaptı?Öğrenemediğim her dakika kafamda kuruyordum.Suzan Sultan kolumdan tutup,beni salona götürdü.Bir eli ile otur işareti yaparken,popocuğum mesajı çoktan almış,koltuğa sabitlenmişti.Suzan Sultan yanıma oturduğunda,kulaklarımı değil dört,on bile açmış olabilirim...Derin bir nefes aldı Suzan Ergüç.Çokta kısa sayılmayan eteğini düzeltti.Yaşlılığın beraberinde getirdiği kırışıklar dışında,gözlerindeki hüzün dikkat çekiyordu yüzünde.Şimdiden buğulanan gözleri,yaşlı kadını tekrar o yıllara götürüyordu...
"-Gül Hanım vefat etmişti.Cenazesini 3 gün bekletmek zorunda kalmıştık.Rüzgar için,hiç te kolay olmamıştı.Ne olursa olsun,annesini son kez görmek onunda hakkıydı.Rüzgar,biraz kendine gelince defnetmiştik cenazeyi.Daha o zamanlar küçüktü tabi.Sonra ona, annesinin çok iyi bir yere gittiğini söyleyerek telkinlerde bulunduk.Gül Hanım'ın babası Adnan Bey içinde büyük bir yıkımdı bu ölüm.Ünal Bey ne kadar güçlü ise,Adnan Bey her zaman ondan bir adım önde idi.Adnan Bey'de karanlık işlerle uğraşırdı ama hiçbir masuma dokunmazdı.Mezarlığa gitmek için herkes hazırdı.Fakat Ünal Bey,hala odasından çıkmamıştı.Herkes onun odada yas tuttuğunu düşünüyordu.Rüzgar,babasınıda alıp,annesine gitmek için,annesi ve babasının yatak odasına gitti.Ben merdiven boşluğundan Rüzgar'ı bekliyordum.Gözlerindeki yaşı silip,odaya girmişti direkt.Ünal Bey'in altında sadece pantolon vardı.Ama Rüzgarı asıl şaşırtan annesinin yatağındaki çarşafa sıkıca sarılmış çıplak bir kadındı.Rüzgar ne kadar şaşkında olsa,Ünal Bey'de ondan farklı sayılmazdı.Rüzgar,hemen 2 kat aşağıda,köşedeki tekli sarı koltukta oturan dedesine koşmak istedi.Fazla gidemeden,Ünal Bey durdurdu onu.Kolundan sarsıp,dedesine birşey söylememesi için tehditler savuruyordu.Rüzgar,ağlayarak babasına "bırak beni"diyordu.Rüzgar'ın elindeki fotoğraf yere düşmüştü.Annesinin fotoğrafını kaldırmak istedi sadece yavrum.Alıp tekrar göğüs hizasında bulunan cebine koyacaktı sadece.Tam o sırada,ne olduğunu anlamadığım bir anda, Rüzgar merdivenlerden yuvarlanıyordu.Babası itmişti onu.Yalıdaki koca merdivenler küçücük çocuğun az kalsın hayatına mal olacaktı.Rüzgar'ımın çığlıkları kesildi.Yerde öylece ölü gibi yatıyordu.Ben hala şoktan çıkamamıştım.Daha sonra bir hışımla Ünal Bey'in geldiğini gördüm.Elinde silah vardı.Rüzgar'a doğru koşuyordu.O sırada onun niyetini anladım.Yeni gelmiş gibi yaparak çığlık attım.Beni görünce gitti hemen.Feryat figan,Adnan Bey'lere haykırdım.Rüzgar'ın yanı başında ciğerim parçalana parçalana ağlamaktan başka birşey gelmiyordu ki elimden.O olaydan sonra,Rüzgar'ım 2 sene yürüyemedi.Sakat kalmıştı."