6 Ay Sonra
"Pekala, Wanda. Tekrar dene." Diye bağırdım. Üssün bahçesinde gezinirken.
Wanda gücünü eskisine göre çok daha iyi kontrol ediyordu ama onu çalıştırmaya devam ediyordum. Bana eski beni hatırlatıyordu, kaderlerimiz benzerdi.
"Bu işin sonunda kardeşini öldüreceğim, Beth!" Diye bağırdı bana. Durdum, aklıma Pietro geldi... Derin bir nefes alıp onlara döndüm.
Güçleriyle Steve'e basamaklar yapıp üssün çatısına çıkarmaya çalışıyordu ama her seferinde ya bir basamağı kaçırıyor, ya ileri koyuyor, ya da fazla güç veriyordu. Steve her seferinde 15 metreden aşağı düşerken onu ben yakalıyordum.
Ultron'dan, Güç Taşı'ndan ve James'i gördüğümden sonra çok değişmiştim. Eski ben yoktum. Tek amacım James'i bulmak olmuştu, başka neredeyse hiçbir göreve gitmiyordum. Evet, James'i hâlâ bulamamıştım.
Tony dediği gibi dönüp bana yardım etmişti ama görünüşe bakılırsa James artık iyi korunuyordu. Hiçbir kamerada yüz eşleşmesi sağlanamıyordu. Onu kendi yöntemlerimle arıyordum.
Bu görevlerde de artık bir ajan değil de, gerçekten Morea olduğumu kabul etmiştim. Buna her seferinde güçlerimi kullanırken ikna olmuştum. Steve'in sesiyle gerçek hayata geri döndüm.
"Bana bir şey olmaz. Hadi, Wanda!"
"Tamam..." Diye mırıldandı Wanda ve tekrar denedi. İlk üç basamağı koymuştu, iyi gidiyordu.
"Ateş parçaları!"
Tony'nin arkamızdan bizi korkutmasıyla ikimizin de dikkati dağıldı ve Steve yere kapaklandı.
"Tanrı aşkına, Tony! Ne yapıyorsun?!" Dedim ve Steve'in yanına koştum.
"Hey, iyi misin?" Diye sordum yerde kıvranarak yatan Steve'e.
"Kırılan kolum hariç mi? Evet, mükemmelim." Diye mırıldandı.
"Abartma." Dedim ve bakışlarımı Tony'e çevirdim. Sinirlendiğimi anlayıp Wanda'nın arkasına saklandı.
Şımarıklığı bile babasına benziyordu. Tony'i her gördüğümde, Howard'ın gençliği geliyordu aklıma. Çok benziyorlardı. Gerçekten benziyorlardı...
"Niye geldin, Tony?" Dedim Steve'e kalkmasında yardım ederken. Öne doğru çıkıp gülümsedi.
"Barnes ile ilgili bilmek isteyeceğin bilgiler getirdim." Umutla ona bakarken devam etti.
"İçeri geçelim mi?"
***
"Lagos'ta olan ve bir süredir etrafa namını yayan bir çete var... Tehlikeliler, işleri biyolojik silahlara kadar dayandı." Diye lafa girdi Tony ve ekrandaki fotoğrafları gösterirken.
"Bunun James ile ilgisi ne?" Dedim.
"Çetenin lideri Brock Rumlow." Deyince kaşlarımı kaldırdım ve ekrandaki fotoğraflara yakından baktım. Yüzü yoktu, bir çeşit zırh giyiyordu.
"Nasıl yani, yaşıyor mu?" Dedi Sam.
"Bu imkansız..." Dedi Natasha.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐌𝐨𝐫𝐞𝐚 | 𝐁𝐮𝐜𝐤𝐲 𝐁𝐚𝐫𝐧𝐞𝐬
Ciencia Ficción1940'larda normal bir SSR Ajanı olan Jessica Bethany Rogers, 2. Dünya savaşıyla birlikte erkek kardeşi Steve Rogers ve aşık olduğu adam James Buchanan Barnes ile beklenmedik bir serüvenin içine sürüklenir...