N.O 1

5.6K 305 17
                                    

Kafenin büyük camından baktığımda havanın iyice boz bulanık olduğunu gördüm. Eylül ayı bitmişti. Kış ayları yaklaşıyordu ve ben kış aylarını sevmezdim. Havanın bozuk rengine dalmışken arkamdan seslenen bayan sesiyle pencereden uzaklaştım.

"İki tane sıcak çikolata alabilir miyiz?"

Elimde ki tablete siparişleri girip hemen mutfak tarafına yöneldim.

Sabah saatlerinde çalıştığım kafe sakin oluyordu ama öğleden sonra okuldan çıkanlar, zengin kokoşlar, para babası iş adamları burayı tercih ediyorlardı. Bu benim için iyi bir şeydi. Ne kadar çok müşteri o kadar bahşiş demekti.

Yaşıtlarım üniversiteye kayıtlarını tamamlamışlardı ama ben üniversite şöyle dursun liseyi bile zor bitirmiştim. Okulda öğretmenlerim:

"Hangi bölümü okumak istersin" dediklerinde sadece boş gözlerle bakmıştım. İsteklerim doğrultusunda yaşamak bana göre değildi. Ben güçlü olup yaşama tutunmalıydım.

***

Yorgun bir şekilde önlüğümü ve ayakkabıları çıkarıp dolabıma yerleştirdiğimde saat gecenin onu olmuştu. Normal ayakkabılarımı hızla ayağıma geçirip hırkamı giydim. Kafeden çıkarken

"İyi geceler herkese" dedim.

Bir iki kafa sallamanın dışında çoğu kişi beni takmamıştı bile. Bu duruma alışsam da bazen canımı yakıyordu. Havanın soğukluğu vücuduma çarpınca hırkama sıkıca sarıldım. Biraz yürüdükten sonra içki satan o pis yere girdim. Karşımda ki adam bana yiyecek gibi baksa da görmemezliğe geldim. Cebimde ki parayı çıkarıp baktığımda yeteceğini düşündüm. Karnım çok açtı ama babamın içkisi daha önemliydi. Sakin bir uyku çekmem için önemliydi.

"5 tane soju."

Yolumun üstünde ki tek içki satan yer burasıydı ve Kore'de izbe dükkânlardan içki alırsanız size iyi gözle bakmazlardı. Adam poşete şişeleri koyarken bir gözüyle bana bakıyordu. Bana uzun gelen süre sonunda bitmişti. Parayı adamın önüne hızla bırakıp son sürat dükkândan çıktım. Sokakları hızla geçerken yaşamımı düşündüm. Başka yapabileceğim bir şey yoktu.

8 yıl önce annemin kanserden ölmesi sonucunda hayatım bir cehenneme dönmüştü. Babama içki yetiştirmek için hayallerimi bir kenara atmıştım. Yaşıtlarım moda aşkıyla yanarken ben kışın giyebileceğim bir montum olması için hesaplar yapıyordum. Evin kapını açtığımda karşı koltukta TV'ye bakan babama selam verdim. Yüzüme bakmadan elimde ki poşete bakmıştı. Her zaman ki gibi...

Hemen poşeti küçük salonumuzda ki masanın üzerine bırakıp odama yöneldim.

Bu yaşamdan kurtulmak için kafelerde deli gibi çalışmamın yanında başka bir şey yapmalıydım. Eski anılarım gözümde canlanırken yastığa başımı koymuştum. Annem ölmeden önce birlikte bir şeylerle uğraşırken bana " Benim güzel sesli kızım, bir peri kadar güzel" derdi. Yüzümde oluşan çarpık gülümse eskileri çok özlediğimin işaretiydi.

Gözlerimi kapatıp annemle söylediğimiz şarkıyı kısık sesle mırıldanmaya başladım. Bu yaşamdan kurtulmamın tek yolu vardı. Biraz zordu belki ama ısrar edersem başarabilirdim.

Sesim annemin dediği kadar güzelse belki bir idol olabilirdim. Çok zordu. Derin bir nefes aldım

***

Güneş ufak pencereden içeri girdiğinde gözlerimi hemen açtım. Dün gece ki düşünceler kafamda hala duruyordu. Belki olmayacak hayaldi ama denemeliydim. Kore'de müzikle uğraşan birçok şirket vardı. Saçlarımı tepeme toplayıp ayakkabılarımı giydiğimde salonda masada sızan babama acıyarak baktım. Onu suçlayamıyordum ama içmesinin bana verdiği zararı anlamasını bir umut bekliyordum.

Havasız evden temiz havaya çıkınca kendime gelmiştim. Bugün izin günümdü. Soğuk hava vücudumu titretse bile o evde kalmayı sevmiyordum.

Dar sokaklardan geçtikten sonra geniş Gangam caddesine ulaşmıştım. Karnım dün geceden beri açtı. Cebimi yokladığımda 1000 won olduğunu gördüm. Bir şeyler almak için sokak tezgâhlarını yöneldiğimde duvarda asılı olan afişe gözüm kaydı.

"Yeteneklerinin fark edilmesi artık senin elinde. Next Singer sen olmak istemez misin?"

Duvardan hemen afişi sökerek iyice bakmaya başladım. Tezgâhta ki kadın sabırsız bir şekilde bana baktığını fark ettiğimde cebimde ki 1000 wonu tezgâha koyup heyecanla:

"Hoddeok lütfen"

Bir yandan elimde ki hoddeoku yerken diğer yandan verilen adrese doğru yol almaya başlamıştım. Yürüyerek gitmek zor olsa da erken kalktığımdan yürümek için vaktim vardı ya da ben öyle sanıyordum.

Soğuk iyice yüzümü kestiğinde YG binası sonunda görünmüştü. Etrafı incelemek için kafamı kaldırdığımda uzun bir kuyruk ile karşı karşıyaydım. En az önümde 300 kişi vardı. Bu da soğukta daha fazla bekleyeceğimin göstergesiydi. Sıranın en arkasına geçtiğimde önümde ki kızın bana baktığını gördüm. Beni baştan aşağı süzüyordu. Sonunda ayakkabılarımda takılıp kalmıştı. Utanarak ayağımı yere vurmaya başladım. Bunu fark edince bir adım daha ilerleyerek benden uzaklaştı.

Hor görülmekten nefret ediyordum.

Çevremde ki gürültüler birden arttığında düşüncelerimden sıyrılıp herkesin baktığı yere doğru kafamı çevirdim.

Etrafını saran kızlardan korunmak için güvenlik görevlileri tarafından korunuyordu. İdollere hayranlıkları bu kadar aşırıyken nasıl burada idol olma hayali kurabiliyorlardı?

Koruma görevlileri kalabalıktan sıyrılıp yanımıza doğru ilerlediğinde korudukları kişinin kim olduğunu gördüm. Bu G-Dragon'du!

Bir saniye

İki saniye

Üç saniye

Üstümdekileri incelemesi tam üç saniye sürmüştü.Acıyan bakışlarını benden çekerken tek hissettiğim hırstı.

Ezilmekten nefret ediyordum.

Kıyafetlerimle yargılanmaktan daha çok nefret ediyordum.

No Option! ( Seçenek Yok!)✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin