N.O 39

2.9K 178 68
                                    

Medyada gelecek fanficimin kapak tasarımı mevcuttur^^ iyi okumalar:)






Refleks olarak yorganı boğazıma kadar çektim. Yanımda gözlerini ovuşturarak bakan Ji Yong'un çıplak olmasını ikinci kez idrak etmemle ellerimle gözlerime kapatmam bir olmuştu. Ardından çıkardığım viyaklama sesine kahkaha ile karşılık vermişti.

"Ji yoksa dün gece...?"

Sözleri tamamlayamamıştım. Utanç beynimde patlayacak seviyeye ulaşmış ve patlayacak diye sinyal vermeye başlamıştı. Yüzümü iyice kapattığımda yataktan doğrulduğunu sanıyordum. İşaret parmağımla orta parmağımı hafif aralayarak ona bakmak için pencere açtığımda kahkahası kuvvetlenmişti.

"Hayır, olmadı de bana? Hiçbir şey hatırlamıyorum."

Yataktan çıkmadan yerdeki tişörtünü üzerine giydiğinde konuşmaya başladı:

"Gözlerini açabilirsin, giyindim. Hem dün gece her şeyi görmüşken nasıl böyle olabiliyorsun?"

Yorganın içine başımı sokarken utancımdan yüzüm renkten renge girmişti. Yorgandan dolayı çıkan boğuk sesimle:

"Yalan söylüyorsun! Hem nasıl böyle bir şey yaparsın? Ben ayık bile değildim!"

Ağlamaya dönen sesimden ben bile korkmuştum. Yorganı başımdan çekmeye çalıştıkça daha sıkı kavrıyordum. Sonunda yorganı çekiştirmeyi bırakmıştı. Bu yaptığım davranışın pişmanlığı da utancıma eklenmişti ki yorganın ayak tarafından bir ışık saklandığım yere dolunca Ji Yong'un oradan bana baktığını gördüm.

"Yeter bu kadar. Sadece sarıldım uyuduk. Hem o kadar dağınık uyuyordun ki 3 kere neredeyse yataktan düşüyordum."

Sonunda üzerime bakmayı akıl etmiştim. Üstümde dünkü kıyafetler duruyordu. Yorgandan ağır ağır çıktığımda hemen odadan aşağıya inerek lavaboya koştum. Arkamda ağır adımlarla beni takip ettiğini biliyordum. Kapıyı yavaş denmeyecek bir hızla kapatmıştım. Lavabonun iki yanına ellerime dayayıp derin derin nefes almaya başladım. Aynadaki görüntüm bile "Ne halt yemeye böyle davranıyorsun?" diye beni azarlıyordu. Yanaklarımdaki kırmızılık ağır ağır giderken musluğu açtım. Bir süre suyun sesiyle nefesimi düzelttim. Soğuk suyu yüzüme çarptığımda kendime gelmiştim. Kapının tıklatılmasının ardından gelen Ji Yong'un sesiyle panikle sese doğru döndüm:

"İyi misin? Kahvaltı hazırladım."

Katlı olan havluların birini alıp hemen yüzümü kuruladım. Kapının tokmağını çevirirken derin bir nefes alarak yüzüme geniş bir gülümseme yerleştirdim.

"Çokta acıkmıştım."

Yüzüne bakmadan masaya doğru yöneldiğimde beni bileğimden çekerek kendine çevirdi. Yüzüne bakamayacak kadar çok utanıyordum. Öylece bana bakarken ne yapmam gerektiğini kestiremiyordum. Sonuçta küçükken yaptığımız şeyleri yapacak konumda değildik. Başına vurup kaçamazdım. Boş olan eliyle yüzüme yapışan saçı alırken gülümsedi:

"Hala aynı Eun Hee. Utanınca kaçan, bir yere saklanan. Hadi gel..."

Bileğimden elini kaydırıp elimi tuttuğunda masaya yönelmiştik. Sandalyemi çektiğinde usulca oraya oturdum.

Masada mükellef bir kahvaltı vardı diyemezdim. Portakal suyu dolu bir bardak ve tabakta birkaç çeşit peynir, reçel ve bir tane tost vardı. Karşıma geçtiğinde kendinden böbürlenen bir tavırla bir parça peyniri ağzına attı.

No Option! ( Seçenek Yok!)✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin