N.O 8

3.5K 264 17
                                    

Hayatta bazı şeyleri değiştiremezdiniz mesela benim kötü şansım gibi. Elimden tutup beni olanlardan uzaklaştıran Mi Hi'ye itiraz bile edemiyordum. Odaya geldiğimizde Ae Ra bana hızla yaklaşırken Mi Hi'nin bakışıyla olduğu yerde kalmıştı. Elimden çekmeyi bıraktığında gözümdeki yaşları kolumun tersiyle sildim. Ben direnmeliydim ama neye kime direnecektim.

Mi Hi kızları uyardığında beni yalnız bırakmışlardı. Adım atsam düşecek gibiydim. Olduğum yere çöküp dizlerimi kendime çektim. Beni böyle görmelerini istemiyordum. Sessiz ağlamayı annemden sonra öğrenmiştim. Beni bırakıp gittiğinde içim sökülürcesine ağlıyordum sonra başkalarının sesi bana üstün gelmeye başlamıştı. İçime döndüm ve sessiz ağlamayı öğrendim.

Güçsüzdüm ne kadar güçlü görünmeye çalışsam da. Neden bu kadar önemliydi onun nefret etmesi? Nefret ediyordu işte, benden uzak duracaktı. Onun için görünmez olmaktan başka yapacak bir şeyim yoktu. Gözlerim ağlamaktan artık kurumuştu. Kafamı kaldırdığımda kızların söz yazmakla meşgul olduklarını gördüm. Sessizce odadan çıktım, onların çalışmasını bölmek istememiştim. Asansörü beklerken temiz havaya ihtiyacım olduğunu biliyordum. Asansöre binip en yukarı kat olan 8. Kata bastım. Oradan çatıya çıkmanın bir yolunu bulabilirdim. İlerleyen rakamlara bakarken asansör bir katta durdu. Başımı öne eğdim. Bu acizliğimin kimse tarafından görülmesini istemiyordum. Ayakkabılarından binenin bir erkek olduğunu anladım. İneceğim kata geldiğimde sessizce asansörden indim. Koridor diğerlerine benzemiyordu. Buranın duvarları sinir bozacak kadar renkliydi. Tüm kapıları kapalı olan bir yığın oda duruyordu. Daha fazla incelemeden çıkış için bakınmaya başladım.

Sonunda yukarıya doğru çıkan merdiveni gördüğümde ciğerlerimde sıkışan havanın sıkıntısıyla adımlarımı hızlandırdım. Ağır metal kapıyı zor olsa da açmayı başarmıştım.

Temkinle etrafıma baktım. Kimse yok gibiydi. Çatının en ucuna yürümeye başladım. Havanın acımasız soğuğunu bir çırpıda içime çektim ve tüm sıkıntılardan kurtulmak için nefesimi sesli bir şekilde dışarıya verdim.

Daha yeni duran gözyaşlarım tekrar akmaya başlamıştı. Nefes aldıkça daha çok artıyor gibilerdi. Ellerimle silmek nafileydi. Onları kendi haline bıraktım. Hıçkırıklarım artarken aklımda tek bir şey vardı.

"Neden ben?"

Bu cümleyi ne kadar tekrar ettiğimi bilmiyordum. Sırtımda hissettiğim sıcaklıkla arkamı döndüm.

"Üzüldüğün şeyin buna değmediğini, ikimizde biliyoruz değil mi Eun Hee?"

Bana sakin bir şekilde bakan Seung Hyun'u görmek benim beklediğim en son şeydi.

Paltosunu omuzlarıma daha sıkı örtüğünde:

"Saat kaç oldu farkında mısın? Burada üzgünsün, kimse seni düşünmüyor. Peki, neden sen kendini düşünmüyorsun?"

İki adım gerileyip sigarasından bir nefes çekti. Sadece ona bakıyordum.

"Daha yolun başındasın Eun Hee, ben seni güçlü sanıyordum."

Son söylediği teselli değil kendimi sorgulama sebebimdi.

"Benim de kırılabileceğimi düşünen insanların varlığına ihtiyacım var, benden nefret ettiklerini duymaya değil."

Sigarasından son bir nefes aldıktan sonra yanımda ki duvarda söndürüp çöp kutusunu attı.

"Hadi gel arkadaşlarının sana ihtiyacı var Eun Hee"

Kapıdan ilk ben çıkmıştım. Sıcak yüzüme çarpınca üşümüş olduğumu fark ettim. Omzumda ki paltoyu çıkarıp ona uzattım.

"YG şartlarından biri: Skandala karışmak yok!"

No Option! ( Seçenek Yok!)✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin