N.O 15

2.9K 224 38
                                    

Eğer bir insan sizi sevmiyorsa iğne ucu kadar sorunları bahane ederek sizi kendinden uzak tutar ama seviyorsa dağlar kadar sorunları göz ardı ederek sizinle birlikte olur çünkü seven insanın bahaneleri yoktur. Şimdi bu davranışları ne içindi? Benimle resmen oyun oynuyordu. Ondan uzak durmam, sürekli kaçmamdan hoşlanıyordu herhalde. Elimde ki son çikolata kırıntısını ağzımı atıp düşüncelerden sıyrılmak için aklımı başka şeylere yönlendirdim.

***

"Burada böyle oturacak mısın Ji Yong shi?"

Kafasını kaldırıp umarsızca baktı. Tabikide oturacaktı. Tam karşısında dikilmeyi kesip çantama yöneldim. Burada karşısında daha fazla çalışamazdım. Çantamı yerden kaldırdım. Bileğimde ki bilekliğin olmadığını fark etmemle beynimden kaynar sular dökülmesi bir olmuştu. O bilekliğe çok değer veriyordum ki değer vermemde gerekirdi. Gözlerim hızla odayı tararken hiçbir şey görünmüyordu. Kesinlikle bu odada bir yerde olmalıydı. Çantamı yere atıp odada dolanmaya başladım. Köşelere gitmiş olabilirdi ya da sandalyelerin altına ya da kabloların oraya. Bilmiyordum.

Perişan halde ayakta dolanarak bulamayacağımı anladığımda dizlerimin üstüne çöküp aramaya başladım. Bir yandan ellerimle yerleri kontrol ediyordum belki görmediğim bir yerde elime takılabilirdi. Silik bir pembe renge sahip olduğundan bulmam zor olacaktı. Seung oppa bileğime takarken sonsuza dek saklayacağıma dair kendime söz vermiştim. Dizlerim üzerinde sürünmekten diz kapaklarım acımaya başlamıştı. Bu kaçıncı bakışımdı hatırlamıyordum. Bir anlığına yerde oturur pozisyona geldiğimde Ji Yong'un sesini duydum. Onun orada olduğunu unutmuştum.

"Kaç saattir kendi kendine konuşup ne arıyorsun Eun Hee?"

Birde kendi kendime mi konuşmuştum. Kafamı yerden kaldırıp ona baktığımda duruşu birden değişmişti.

"Neyin var senin? Neden ağlıyorsun?"

Bana yaklaşırken kolunda ki bilekliğe gözüm kaydı. Hırsla ayağa kalkıp koluna yapıştığımda:

"Bilekliğimi sen aldın ve sabahtan beri benim perişan halimi mi izliyorsun?"

İki adım gerileyip ellerini havaya kaldırdığında:

"Saçmalamayı kes! Bu benim bilekliğim." Dedi.

Gözlerimi birkaç kırptıktan sonra görünüşüm netleşmişti. Bileklik pembe olmayacak kadar koyu bir renge sahipti. Yaptığım şeyin utançlığı ile çantamı hızlıca alıp odadan çıktım. Yaptığım şeyleri gözden geçirmeye çalıştım. Merdivenlerden inip markete gitmiştim. Şimdi sakince oralara bakmalıydım. Şirketten tam çıkacakken Ji Yong'un sesiyle döndüm.

"Bir ip parçası senin için neden önemli?"

Uğraşacak başka bir şeyi yok muydu bunun?

"BİGBANG bilekliğini senin için nasıl bir önemi var merak etmiyor değilim!"

Sesinde ki tınıya anlam verememiştim.

"Ji Yong shi bu telaşımı seni neden ilgilendiriyor bende merak etmiyor değilim!"

Onun taklit eden halime kaşlarını kaldırmıştı.

"Farkında değilsin ya da aklın başında falan değil ama karşında senin ev arkadaşın yok! Bu nasıl bir tavır?"

Sinirli söylediği şey ile bakışlarımı bakışlarına çevirdim.

"Ev arkadaşım ya da yakınım değilsin o yüzden merak etmen gereksiz değil mi Ji Yong shi?

Gözlerimde bir şey arar gibi beni inceliyordu. O sırada kapıya yansıyan far ışığıyla arkamı döndüm. Bu saatte şirkete kim gelirdi ki diye düşünürken şirkete yaklaşan Seung Hyun ile göz göze geldim. Bileğimi elimle kapattım. Belki kaybetmem onun için önemsizdi ama ben sorumsuz biri gibi gözükmemeliydim. Önce çıkışta bekleyen bana daha sonra merdivenlerin korkuluklarına dayanmış Ji Yong'a baktı.

No Option! ( Seçenek Yok!)✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin