N.O 20

3.2K 226 58
                                    

Olmaması gereken şeyler hep olmaması gereken zamanda olur. Bu kanun evrenselleşmiştir. Bu yüzden insanlar hep şaşkındır, hep ne yapacağını bilemez. Ansızın gelişen olaylarda sağlıklı düşünmek gibi bir yeteneğe sahip olanlar zaten normal insan sınırlarını aşmış olanlardır. Benim şu anda saçma sapan hareketler yapmam çok normaldi.

Uzattığı eli tutmayıp koltuktan tutunarak ayağa kalktım. Sendelememek için koltuktan elimi çekmiyordum. Karşımda bana uzatan eli havada kalan Ji Yong şaşkınca bakıyordu. Onun bakışlarından kurtulmak için Seung Hyun'a kafamı çevirdim. Babamı koltuğun üzerinde sabitlediğinde Ji Yong'a kafasıyla işaret yaptı.

Ji Yong omzuma elini attığında içim ürpermişti. Adımlarımı sağlam atmaya çalışsam da yalpalamama engel olamıyordum. Ji Yong arabasına yöneldiğinde iki adım gerileyerek yüzüne baktım.

"Ben Seung oppamın arabasıyla geldim, onunla dönsem iyi olur."

Sözlerime anlam veremez şekilde bakmıştı. Bir şey diyecek gibi olmuştu ama o konuşmadan önce ben tekrar konuşmaya başlamıştım.

"Bugün neden buradasın bilmiyorum ama beni önemsiyormuş gibi yapmaya devam etme Ji Yong shi. Bu beni küçük düşürüyor. Anlıyor musun?"

Arabaya yaslanıp elini bana doğru uzattığında gözlerim yüzünden eline kaymıştı. Elinde saati tutuyordu. Almak için elimi uzattığımda sıkıca diğer elini elimin üzerine kapattı. Elinin sıcaklığı tüm vücuduma yayılıyordu. Yüzümün kırmızı olduğunu hissedebiliyordum ki kalbimin atışını dile bile getirmiyordum.

"Bu saati nereden aldın?" dedi.

Eline odaklanmaktan başka bir şey düşünebileceğimi sanmıyordum.

"Elin çok sıcak..." diyebildim.

Elimden tutmaya devam ederken beni biraz daha kendine çekti. Nefesi saçlarıma değiyordu. Başımı ellerinden çekmedim, çekemedim. Ona bakarsam nasıl bir saçmalığa gireceğimi bilmiyordum. Aklım şu an sadece ona bak diye haykırıyordu. Kalbimin gürültüsünü hissetmemesini istiyordum. Ona zavallıca aşık olduğumu bilmemeliydi. Geriye doğru çekilmeye çalıştığımda beni daha fazla kendine çekerek sarıldı. Başımı göğsüne dayadığında diğer elimi elinin içine hapsetmişti.

"Saat konusunu sonra konuşabiliriz. Sana acıdığımı düşünme demiştim Eun Hee. Sen önemlisin."

Sözler beynimde anlam bulmaya çalışırken Seung Hyun'un dikkat çekmek için öksürmesiyle kendimi iki adım geriye attım. inatla elimi tutmaya devam ediyordu.

"Eun Hee iyi misin?" dediğinde bize adım adım yaklaşıyordu.

"Evet Seung oppa. Size nasıl teşekkür ederim gerçekten bilmiyorum."

Ji Yong elinde ki saati avucumun içine bıraktığında elimi bırakmıştı. Seung Hyun tam önümde durduğunda Ji Yong'a baktı.

"Burada ne arıyorsun?"

Ji Yong soruya cevap vermek yerine:

"Hyung Eun Hee'yi yurda sen bırak benim işlerim var."

Nasıl bir anda eski GD'ye dönmüştü. Arabasına umarsızca binip yanımızdan ayrıldığında Seung Hyun:

"Yüzün allak bullak gözüküyor. Hastaneye gitmek ister misin?"

Yüzüm neden böyleydi bilmiyordum.

"Yok, iyiyim Seung oppa sadece eve gitmek istiyorum."

No Option! ( Seçenek Yok!)✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin