Kalbinin ritmi senin duygularının aynasıdır. Üzüldüğünde sessizce köşesinde hüzünlerini paylaşır. Bilir orada sen acı çekerken hızlı atarsa daha çok acı çekeceğini. Sadece bekler. Usulca acını paylaşır. Aşık olduğunda ise durmaz coşar, dalga misali. Sevdiğini görünce sen idrak edemeden o heyecanlanır. Beynine daha fazla oksijen gönderir ki hareketlerini kontrol edemezsin. Nefes alış verişin, gülümseyişin bile değişir. Yeter ki onu görme!
Benim kalbim her şeyi ortaya döküyordu. Hızlıydı hem de fazlasıyla. Sanırım artık kabul etmeliydim. Ben ona aşıktım. Onun dudaklarını bu saatten sonra unutmam bir mucizeydi.
***
“Hey Eun Hee yüzün bembeyaz Ji Yong bir şey mi yaptı?”
Mi Hi’nin sesiyle bulunduğum rüya aleminden çıkmıştım. Ae Ra asansöre doğru yöneldiğinde:
“Ona artık birilerinin dur demesi lazım!” diye tehditler savuruyordu.
Hemen peşinden giderek kolundan yakaladım. Gerçekten öfkelenmişti.
“Sakin ol, kötü bir şey olmadı Ae Ra…”
Sözlerime ben bile inanmamıştım ama kapıdan kafasını uzatan servis şoförüyle hepimiz o tarafa baktık.
“Hadi kızlar yeterince geç kaldık!”
Sesinde ki iğneleme arkada hala Ji Yong’u bekleyen muhabirlereydi. Ae Ra dişlerinin arasından:
“Bunu daha sonra konuşacağız” dediğinde arabaya yönelmişti.
***
Myeongdong caddesinde arabadan indiğimizde kalabalık caddenin içinde kalmıştık. Şimdi asıl sorun oturacak bir yer bulmak ve para toplamaktı. Jung Hea elinde gitarı ile boş olan bir banka kendini attığında gülümsemişti.
“Çok şanslıyım değil mi kızlar?”
Gitar çantasını yere açtığında yanına oturmayı başarabilmiştik. Gelen geçen bize şöyle bir bakıp önümüzden geçip gidiyordu. Jung Hea’nin gitarı çalmaya başladığında:
“Lonely…” dedi.
Bilindik şarkılar seçmek ilgili artırabilirdi. Kalabalığın uğultusundan kendi sesimi duyamayınca sesimi bir ölçek daha yükselttim. Gelen geçenler dinlemek yerine sadece para atıp geçiyorlardı. Bu çok sinir bozucuydu. Bu gidişle yarışmayı kaybedecektik. Jung Hea son notayı vurup diğer şarkıya geçtiğinde:
“Who you…” dedi.
Şarkıya başladığımızda bir kız karşımızda ki boşluğa arkadaşlarıyla oturmuştu. Onun yanına gelen bir erkek grubunun konuşmalarını duyuyordum.
“Bunlar Next Singer’da ki grup değil mi?”
Yanında ki bize göz attıktan sonra kamerasını açmıştı. Arkadaşının kulağına bir şeyler söylediğinde yanında ki çocuk eliyle kalp işareti yapmıştı. Üzerinde ki üniformalardan anladığım kadarıyla liseye gidiyorlardı. Etrafımızda oluşan kalabalık arttığında Jung Hea:
“Fantastic Baby…” dedi.
Çanta yavaş yavaş dolarken ilgide artıyordu. Temponun artmasıyla alkışlar çoğalmıştı. Mi Hi Fantastic Baby’i söylerken kalabalığı daha da canlandırmak için T.O.P’nin taklidini yapmaya başladığında bizde onla beraber bu şamataya katılmıştık. Jung Hea gitarıyla tempoyu arttırdığında Crooked şarkısına geçmişti. Bizi izleyenlerden genç olanlar bizimle birlikte dans ediyorlardı. Gerçekten bunu yapmak çok eğlenceliydi. Etraftakiler hep bir ağızdan şarkıya eşlik ederken Jung Hea I’m The Best şarkısına geçmişti. Artık dans etmekten bacaklarımız ağrımaya başladığında kalabalıktan biri müziğin durmasını işaret etti. Şaşkınca müziği durdurana baktığımızda durduranın orta yaşlı bir teyze olduğunu gördük. Sanırım rahatsızlık vermiştik. Teyze suratına kızgın bir ifade yerleştirdiğinde:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
No Option! ( Seçenek Yok!)✔
Fanfiction"Yeteneklerinin fark edilmesi artık senin elinde. Next Singer sen olmak istemez misin/ YG ENTERTAİNMENT?" Bu sefil hayattan tek kurtuluşum bu afiş olabilirdi. Kimsesizlikten, hor görülmekten ve her gün içki götürmem gereken babamdan. Önümde ki uzun...