Kader hayatın toplamında elde kalan sonuçtu. Yapılan hatalar ve seçimlerle şekillenen bir tuvaldi. Bunu doldurmak zor gibi gözükse de zaman onu sizin yerinize doldururdu. Çünkü zaman sizi seçim yapmanızı beklemezdi. Seçim yaptırır ve kaderin keyifle şekillenmesini beklerdi. Bu kısa karar anlarında zamana yenilirsek her şey tepetaklak olurdu.
O karar zamanını kaçırmıştım. Şimdi benim kaderim kötüye mi gidecekti?
***
Son bir gün, heyecandan yemek yiyemiyor, uyuyamıyor ve düşünemiyorum.
Stres tüm gücüyle omuzlarımıza bastırırken gerçekten bu kadar kötü bir his olduğunu bilmiyorduk. Her şeyimiz tamam sayılırdı. Kıyafetler, danslar, şarkılar...
Kıyafetleri denemek üzere Hana Woo'nun bize tarif ettiği binaya girdiğimizde neden şirkete göndermediklerine yakınıyordum. Temiz hava biraz olsun iyi gelse de burada zaman işliyordu. Bu zaman içinde tekrar tekrar ve tekrar prova yapabilirdik. Sabah beri gönderdikleri bu 3. Ayak işiydi. Şu saatten sonra şirkete gitsek bile verimli çalışma yapabileceğimizi sanmıyordum.
Merdivenlerden çıkarken kapı numaralarından verilen adresi bulmaya çalışan Mi Hi'yi takip ediyorduk. Daha kaç kat çıkacağımızı bilmeden ilerlerken telefonumun sesiyle gelen mesajı açtım.
"Yarın seni desteklemek için giriş biletlerini aldım. / Dae."
Bazen cevap atmasam bile mesaj atmaya devam ediyordu. Daha fazla atmasın diye sadece gülen surat yollayıp bıraktım. "Dae'ye güvenme..." sözünü duyduktan sonra ona karşı duruşumu sabitlemiştim. Bugüne kadar güvenimi sarsacak bir şey yapmasa da Ji Yong'un boşa ikaz yapmadığını hissedebiliyordum.
Kayıt gününden beri Jung Hea ile aramız limoniydi. Standart konuşmalarımız dışında sadece beni gözlemliyordu. Emeklerinin boşa gitmesini engellemek için 2 gündür beynimi kurcalayan soruları Ji Yong'a sormamıştım. Ki oda çok ortalarda gözükmüyordu. Fırtına öncesi sessizlik halindeydik. Sonunda Mi Hi zafer çığlığı ile geldiğimizi anlamıştım. Kapının açılmasını beklerken böyle bir yerde neden olduklarını sorguladım. Arka sokaklarda karmaşık bir yapıya sahip olan eski Kore apartmanlarındandı. Giren çıkışı zor bulurdu. Küçüklükten beri böyle büyük yerlerden hoşlanmamışımdır. Binanın bakımsız halinden içerisinin de öyle olduğunu zannetmemle yanılmam bir olmuştu.
Kapı açılır açılmaz suratıma çarpan çikolata benzeri kokuyla kendimi içeride buldum. Dışarıdan bağımsız bir yerdi. Vizon rengi parkelerle uyumlu camlar içeriyi sonsuz bir görüntü hissi veriyordu. Geniş alanın kenarlarında deneme odalarına açılan kapılar vardı. Bekleme yerindeki koltuklar beyaz ve klasikti. Ayaklarının kıvrımında vizon rengi işlemeler vardı. Hemen ardında dikiş alanı ve cansız mankenler bulunuyordu. Çizimlerin eksizleri duvarlarda özel bir bölmede sergileniyordu. Kadının bize yol göstermesiyle bekleme alanına doğru ilerledik. Mankenin üzerindeki kıyafeti düzelten kadın:
"İlk gelenlerin tepkisi hiç değişmeyecek. Oturun kızlar. Şaşırmanıza gerek yok."
Kapıda bizi karşılayan gençten kızın burada stajyerlik yaptığını düşündüm. Kadın mankenden ayrılıp karşımıza oturduğunda yaşlanmış elleri kırış kırıştı ama cam mavisi gözleri "Ben daha ne işler yaparım." der gibiydi.
"Ne için gelmiştiniz?"
Kadın pür dikkat bakarken garip hissetmemek elimde değildi.
"Biz YG şirketinden geliyoruz, grup 2'nin kıyafetlerini alacağız."
Kadın stajyere ufak bir hareket yaptıktan sonra eline gelen kağıtlara bakmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
No Option! ( Seçenek Yok!)✔
Fanfiction"Yeteneklerinin fark edilmesi artık senin elinde. Next Singer sen olmak istemez misin/ YG ENTERTAİNMENT?" Bu sefil hayattan tek kurtuluşum bu afiş olabilirdi. Kimsesizlikten, hor görülmekten ve her gün içki götürmem gereken babamdan. Önümde ki uzun...