N.O 43

2.1K 180 16
                                    

Beyin o kadar muhteşem bir organdır ki doğduğunuz andan itibaren her sene 365 gün, 24 saat durmadan çalışır. Taa ki aşık olduğunuz ana kadar. O zaman size hükmeden şey kalbinizdir. Onun her dediğini yapar ve düşünme zahmetinde bulunmazsınız. Yapılanları görmez, acılarınızı unutursunuz. Bu durum beynin canını sıksa da sabırla sizin geri dönmenizi bekler. Bu bekleyiş belki 2 hafta belki 20 yıldır, ama o bekler. Sizin karşınızdakinden beklediğiniz; ilgi, biraz daha sevgi, biraz daha şefkat gibi bekler. Aşk tozpembe büyüsünü etrafınıza dağıtırken mutlu olduğumuz anların kıymetini bilmeliyiz. Gün gelir beyin tekrar çalışmaya başlarsa iş işten geçmiş olacaktır. Geçmeden mutlu olmalıydık ama nasıl?

***

Adımlarını temkinle atan Eun Hee bunun gerçek olmayacağını biliyordu. Kendi kendine "Bu bana bilinçaltımın oynadığı bir oyun!" diye mırıldanırken eskiye nazaran daha modern olan ahşap kapıda durdu. Dükkanın balkon demirlerinde özenle dizilmiş menekşelere baktı. Bu annesinin en sevdiği çiçekti. Oradan hemen uzaklaşıp kaçmak, bu hayale daha fazla aldanmamak istiyordu. Adımları arkasını dönmeden gerilemeye başladığında kapının açıldığını belirten zil sesini kulaklarında yankılandı. Bu ses küçükken onun gizli bir iş yapmasını engellerdi. Bir adım daha geriledi.

Ahşap kapı ağır ağır açılırken o çoktan arkasını dönmüştü.

"Eun Hee, kızım!"

İçine yayılan sıcaklığa anlam veremiyordu. "Kızım!" lafını duymayı bu kadar özlediğini hayat mücadelesinde fark edememişti. Arkasını dönmeme kararı aldı. Nefret ağır bir yüktü, ama ona kaybettirdiği yılların intikamını almasını sağlıyordu. Sağlam olduğunu düşündüğü bir adım daha attığında karşısında ellerini cebine koymuş Ji Yong'u gördü. Hangisinden kaçacağını bilemez halde Ji Yong'a baktığında kaçması gerekip gerekmeyeceğini daha çözemiyordu. Ji Yong ellerini cebinden çıkarıp ona doğru geldiğinde etraftakilerin bakışlarını maruz kalıyordu. Çevresindekiler çok yaklaşamasa da çığlık sesleri meydanda yankılanıyordu. Korkulu gözlerle etrafına bakınan Eun Hee kaçmanın daha büyük skandal olacağını düşündü. Tam önünde duran Ji Yong vakit kaybetmeden konuştu.

"Eun Hee seninle karşılaşmak ne büyük rastlantı. Yemek yiyecektim sende gelmek ister misin?"

Eun Hee birden bire ortaya çıkan korumalara anlam veremese de tereddütle başını salladı. Ji Yong eliyle hareket etmeleri gereken işaret yaptığında çevredeki hayranlarına gülücük dağıtmak için Eun Hee ile arasında ki mesafeyi açmıştı. Eun Hee arkasında kalan karmaşadan bir anlığına kurtulmanın rahatlığıyla babasına doğru ilerlemeye başladı. Kapıdaki adam sanki yıllar öncesinin bir fotoğrafı gibiydi. O bakımsız suratı gitmiş, saçları kesilmişti. Üzerinde bulunan önlük bile eskiden kullandıklarının aynısıydı. Mavi fonda dükkanın gökkuşağı ile yazılan ismi vardı; "Gökkuşağı Erişteleri".

Yüzünde buruk bir gülümseme gelip geçtiğinde babası kapıyı açmıştı. Arkasına dönüp baktığında Ji Yong'un hayranlardan kurtulup ona doğru geldiğini gördü. Kapıyı açana bakmadan içeriye girdi. Cam kenarında olan yere gitmeyi düşünse de bunun çok ulu orta olacağını biliyordu. Köşelerden bir masaya doğru yöneldiğinde etrafı incelemeye başladı. Modernleşmenin dışında başka hiçbir değişiklik yoktu.

Masalar dükkanın ismiyle uyumlu bir şekilde gökkuşağı renklerindeydi. Masanın ayakları üzerindeki renkli tahtaların aksine camdandı ve camın içinde renkli boncuklar hareket ediyordu. Sandalyelerde onlarla takım olmuştu. Tavan yıldızlara benzer küçük lambalarla aydınlatılırken, aşağıya doğru sarkan bir galaksi sistemi oluşturulmuştu. Duvarlar içerideki görüntünün aksine gökyüzü mavisindeydi ve üzerinde beyaz simli bulutlar vardı. Sandalyesine yerleştiğinde yerdeki çimen çizimleri ilgisini çekti. Gökdelenler arasında doğal bir mekan yaratılmıştı.

No Option! ( Seçenek Yok!)✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin