Medyada ki video sergiledikleri performansın şarkısıdır.
Beş dakika zamanı geri alabilseydik eğer yapmamız gereken şeyleri yapmaz ve duyduğumuz, gördüğümüz ve yaşadığımız şeyler canımızı yakmazdı. Beş gün değil beş saat değil sadece beş dakika geri alsak belki de acıdan kaçabilirdik. Ama ne yazık ki zaman ileriye yuvarlanan bir tekerlekti. Bir kere yoluna girdi mi onu izlemekten başka bir şey yapamazdınız. Bunları duymamam gerekiyordu.
***
Kulaklarıma ellerimi kapatıp tekrar koltukta yatar pozisyona geldiğimde dizlerimi karnıma çektim. Ne demekti "Ji Yong bir kadınla el ele görüntülendi.". İşin içinden çıkabilecek bir durumda değildim. Gözlerimde ki yaşlara engel olmak için gösterdiğim çaba meyvesini vermişti. Sadece olayın şokunu yaşıyordum. Söylenenleri düşündükçe dudağıma dişlerimi biraz daha geçirdim. Ağzıma kan tadı geldiğinde sürgülü kapı açıldı. Yattığım yerden doğruldum. Seung Hyun'un inmek için uzattığı elini tutarak indim. Ortalık sakinleşmişti. Seung Hyun temkinle elimi bıraktığında şaşılacak kadar sakindim.
"Ji Yong'un sevgilisi mi var Seung oppa?" aklımdaki gerçekliğe kavuşmamış tek soru buydu.
Seung Hyun saatine baktıktan sonra:
"Canlı yayın başlamak üzere. Sonra konuşuruz." Dedi.
Aklımdan tamamen uçup giden yayına yetişmek için son hız şirkete girdim. Yaptığım hareketlerde ki tuhaflığı ben bile fark ediyordum. Yayın alanının arkasına geldiğimde Ae Ra beni kolumdan çekerek perdenin yanına çekti.
"Tatatadam! Bak Ji Yong gelmiş!"
Perdeyi araladığında Yang başkanla bir şeyler konuştuğunu görüyordum. Bu konu sevgili olayı olmadığı çok belliydi. Onu görünce gözlerime hücum eden yaşlara engel olamamıştım. Belki de gerçekliğine şimdi inanmıştım. Ona bakarken ne hissettiğimi bile bilmiyordum. Bir yanım git ağzının ortasına bir tane yumruk indir o güzel dişleri yerlere saçılsın bir daha kimseye gülümseyemesin diyordu bir yanım ise onu boydan boya incelerken ne kadar özlediğimi dile getiriyordu.
Set ekibinin geriye saymasıyla programın tanıtım filmi ekrana yansımıştı. Bu da demek oluyordu ki 2 dakika içinde yarışma başlayacaktı. Perdeden uzaklaştığımda 1. Grup perdeye yaklaşmıştı. Kızlar büyük plazmanın önüne kitlenmişti. Rakiplerimizin ne kadar iyi olduğunu görmek ya da görememek bugün bizim için en önemli şeydi. Kızlar sahneye çıktığında jürinin arkasında ki koltuklar birden aydınlandı. Salonun bu kadar büyük olduğunu bilmiyordum. Salon tıklım tıklım seyirci doluydu. İçeriden gelen alkış sesleri yüreğimin gürültüsünü artırıyordu.
Birinci grubun şarkısını dinlemekten çok seyircilerin tepkilerini izliyordum. Şarkıları bitince jüri ufak eleştirilerde bulunup masaların önlerinde bulunan tabeladan puan verdiler. Bu neydi şimdi? Kimse bize sistemin değiştiğini söylememişti. Bu resmen halkın düşüncesini etkilemekti. Kızlar içeriye girdiklerinde ekranda yansıyan puana bakıp bir oha dedim! Mi Hi sabırsız bir şekilde:
"Yüzde 92 nedir ya!" dediğinde kızlar havalı bir şekilde kulise yönelmişlerdi.
Adımızın anons edilmesiyle sahnede yerlerimizi aldık. Arkada ki ekranlarda yağmur görüntüsü almıştı. Sahnenin önünde ince bir çizgi halinde akan su yağmur görüntüsü veriyordu. Bu juri ile aramızda ince bir perde gibiydi. Şarkıya başlamadan önce seyirciler arasından bir grup slogan atmaya başladı.
"Eun Hee Fighting!"
Gruba doğru bakışlarımı çevirdiğimde Dae'nin kafedekileri toplayıp geldiğini gördüm. Gerçekten destek için çok güzel bir gündü. Gülümseyip şarkıya başladık. Gözlerim sürekli Ji Yong'daydı. Hiçbir tepki vermeden izliyordu. Şarkı bittiğinde önümüzde ki su akmayı durdurmuştu. Dişlerimi birbirine kenetleyip yorumları bekledim. Ji Yong'dan önce ki yorumları pek dinlememiştim. Ji Yong'a sıra gelince pür dikkat bakmayı sürdürdüm. Elinde ki kalemle oynarken benim dışımdaki tüm üyelere bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
No Option! ( Seçenek Yok!)✔
Fanfiction"Yeteneklerinin fark edilmesi artık senin elinde. Next Singer sen olmak istemez misin/ YG ENTERTAİNMENT?" Bu sefil hayattan tek kurtuluşum bu afiş olabilirdi. Kimsesizlikten, hor görülmekten ve her gün içki götürmem gereken babamdan. Önümde ki uzun...