N.O 40

2.1K 173 29
                                    

Telaşla gittiği yöne doğru bakmaktan başka bir şey düşünemiyordum. Hemen yakalasa, elinde makine ile bana gülümseyerek gelse ne olurdu? İçimdeki Eun Hee "Daha çok beklersin." Diye nidalar savururken her geçen dakika benim aleyhime işliyordu.  Yerimde duramıyor, olduğum yerde sağa sola sallanıyordum ki koluma dokunan elle ufak bir çığlık kopardım.  Kızlar  attığım çığlık ile irkilmişlerdi. Jung Hea yüzüme bakmaya devam ederken:

"Bana kötü bir şey olmadığını söyle!"

Grubun bela çeken mıknatısı gibi olduğumun onun bu sözleriyle anlamıştım. Mi Hi ona kısa bir bakış attıktan sonra koluma girip beni şirkete yönlendirmeye çalıştı ama ben burada kalıp Dae'yi beklemeliydim. Gitmemek için kendimi geri çektiğimde pes etmişti.

"Bana neler olduğunu anlatacak mısın?"

Yumuşak gelen ses korku barındırıyordu. Antlaşma daha yeni imzalanmışken onlara bunu nasıl söyleyebilirdim. Onları hayal kırıklığına uğratmanın pişmanlığı gözlerime doğru hücum ederken titreyen bir sesle konuşmaya başladım.

"Ben sadece ona bir daha görüşmememiz gerektiğini söyleyecektim..."

Bir hıçkırma sesi ağzımdan kaçtığında Mi Hi saçımı okşamıştı.

"Şist sakin ol ve her şeyi anlat."

Öğrendiklerinde bu kadar sakin olamayacaklarını biliyordum.

"Birden bana sarıldı... Ben ben kendimi kurtaramadım... Bir fotoğraf makinesi sesi duyduğumda panikle ondan uzaklaşsam da artık çok geçti."

Jung Hea sinirle saçını geriye attığında bir ağlama hıçkırığı daha çıktı.

"PEKİ, DAE NEREDE?"

Bunu söylerken sesi oldukça yüksekti.

"Bilmiyorum, bulmak için gitti ama dönmedi."

Mi Hi kolumdan çekiştirerek olsa bile beni şirketin bahçesine sokmuştu. Jung Hea elimden çantamı hışımla alırken ona diyecek bir şeyim yoktu. Sadece olayları izliyordum. Jung Hea telefonu çantamdan çıkarıp çabuk bir şekilde Dae'yi aramıştı.

Her telefon çalma anında adımlarını daha sert yere vuruyordu. Sonunda telefon açılmış olmalı ki Jung Hea konuşmaya başladı.

"Hangi cehennemdesin? Bana fotoğrafları aldığını söyle."

Kısa bir bekleme anından sonra:

"Sen kendini ne sanıyorsun, ne demek fotoğrafları alamadım!"

Şirket güvenliği bize baktığında Ae Ra onunla konuşmaya gitmişti.

Telefonu kapattığında çantayla birlikte telefonu fırlatırcasına kucağıma bıraktı. Mi Hi, Jung Hea'ye kızmak için ayağa kalkacakken onun bileğinden yakalayarak yanımda sabitledim. Daha fazla gerginliğe gerek yoktu. Sakinleşmek için derin derin nefes alırken bir arabanın şirkete girdiğini görmemle yüzümü saklamam bir olmuştu.

Araba park yerine gittiğinde fark edilmediğim için şanslıydım. Sakinleşmeli ve ne yapacağımı düşünmeliydim.

"Ne yapacağım ben?"

Soruyu duymadıklarını düşünürken Jung Hea ikimizin duyacağı sesle konuşmuştu.

"Şimdi tıpış tıpış gidiyorsun ve Yang başkana her şeyi anlatıyorsun!"

En iyi çözüm buydu. Usulca başımı salladığımda yerimden doğruldum. Şirketin kapısından içeri tam girecekken Ae Ra'nın sesiyle arkama döndüm.

No Option! ( Seçenek Yok!)✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin