N.O 11

3K 230 27
                                    

Şu yaşadıklarımı yaşayan ilk ve tek insan ben değildim. Daha birinci haftamı bitirmiştim ve yıkılmak için henüz çok erkendi.

**

Mi Hi polisle konuşurken beni uzaktan izlemekle yetinmişti. Onu bir kez daha kontrol ettiğimde polisin sorusuna cevap verdim.

"Evet, uzaklaştırma kararı istiyorum."

Polis önünde ki kâğıtlara bir şey karalayıp bana uzattığında kâğıda baştan savma göz gezdirdim. Burada beni ilgilendiren tek madde bana 100 metreden fazla yaklaşacak olmamasıydı. Kâğıdı imzalarken polis:

"Böyle olduğu için üzüldüm, sonuçta babanız." Dedi.

İnsanların bilip bilmeden başkalarının hayatına dair yorum yapmaları ne kadar basitti. Uzattığı kâğıdı ona verirken nezaketten yüzüme yerleştirdiğim soğuk gülümseme ile:

"Teşekkür ederim."

Memur elinde ki kâğıdı dosyaya yerleştirdiğinde çoktan olayı unutmuş işine dönmüştü.

Karakoldan çıktığımızda Mi Hi huzursuzca kıpırdanmaya devam ediyordu. Onun bu halini görmezden gelerek otobüs durağına yöneldim. Ardımdan yavru ördek yavrusu gibi geldiğini biliyordum.

YG binasına girdiğimizde odak noktası ben olmaktan çıkmıştım. Mi Hi'nin kıpır kıpır halini ilk defa görüyordum. Gözleri sürekli etrafı tarıyordu. Bu durumu görmezden gelerek pratik odasına girdim.

Hafta sonu olmasına rağmen burada ders görüyorduk. Boynuma sardığım şalı düzeltip pratik odasına girdiğimde Ae Ra bilgisayardan kafasını kaldırıp selam verdi. Mi Hi'ye bakmak için arkamı döndüğümde ortalıklarda gözükmüyordu. Binanın içinde onları görmek için dolaştığına emindim. Montumu çıkarıp askıya taktığımda yeni dans hareketi çıkaran Jung Hea'nin yanına gidip esnemeye başladım. Vücudum ilk başlarda zorlansa da daha çok çalışmayla alışmaya başlıyordu.

Kafamı düşüncelerden uzaklaştırırken Jung Hea'nin hareketlerine ayak uydurmaya çalışıyordum. Dans hocası odaya girdiğinde Mi Hi hala ortalıklarda gözükmüyordu. Dans hocası gülümseyerek:

"Bugün biraz zorlayacağım sizleri." Dedi.

Artık bir şeyler başarmanın zamanı gelmişti. Odaya göz gezdirdikten sonra:

"Mi Hi nerede? " dedi.

Hoca bize bakarken aklımdan kırk bin tane bahane üretiyordum ki nefes nefese içeri giren Mi Hi ile düşünmeyi bırakmıştım. O kadar hızlı kapıyı açmıştı ki az kalsın ayakları birbirine dolanıp düşecekti. Hocayı görmemiş olacak ki ellerini dizleri koyup bize baktığında:

"Kızlar YG grupları Japon turuna çıkmış. Onlarsız bu bina 3 hafta nasıl çekilecek."

Dans hocasının sesiyle duruşunu değiştirdi.

"Aklınızı başınıza alın! Size ne onlardan?" dedi.

Mi Hi yanımıza gelip hizaya girdiğinde utancından kıpkırmızı olmuştu.

Dans hocası konuyu daha fazla deşmemişti. Bize dansla ilgili bilgiler ve hareketler gösterirken ortam eski haline dönmüştü.

***

Şirket terkedilmiş sayılacak kadar boştu. Su almak için kafeteryaya yöneldim. Kafeteryada diğer grupların sesleri geliyordu. İçeri girdiğimde Danbi ile göz göze geldim. Gözlerimi devirdim. Ona karşı yapacağım başka bir şey yoktu. Dolaba yöneldiğimde gülme seslerinin arttığını işitebiliyordum. Bu kızın benle alıp veremediği ne vardı. Umursamamaya çalışarak kapıya yöneldiğimde Danbi'nin sesiyle durdum.

"Bunu ilk gördüğümde dilenciye benziyordu, üstündekileri hangi çöplükten aldıysa biraz kendine gelmiş."

Ardından attığı yapmacık gülüş sinir bozucu olmaya başlıyordu. Bulaşmamak için bir adım daha attım.

"Ne oldu T.O.P'nin Eun Hee'si bizimle konuşmaya tenezzül etmiyor musun?"

T.O.P olayını neden bu kadar büyütmüştü. Derin bir nefes aldım. Arkamı dönseydim kavganın içinde bulacaktım kendimi.

Daha fazla beklememeye karar verdiğimde sesi daha yakından geliyordu. Omzumun üstünden nefesi suratıma çarpıyordu. Arkamı döndüğümde durmasını söyleyecektim ki çok yakınımda durduğunu fark edip bir adım geriledim. Kavga için benimle uğraşıyor gibiydi. Konuşmaya devam ettiğinde sadece yüzüne bakıyordum.

"Kime bu havalar Eun Hee? Torpille mi geldin? Yoksa kendini acındırarak mı?"

Grubunda ki kızlar ona gülerek destek veriyordu.

"Kime güveniyorsun? Seung Hyun'a mı? Şuna bakın benimle konuşmuyor bile!"

Artık fazla olmaya başlamıştı. Sesimin sinirli çıkmasını engellemeye çalışarak:

"Bak Danbi bu yarışmada iyi olan kazanacak, kavga eden değil. Bana sataşacağına otur çalış." Dedim.

Ortam ben konuşunca susmuştu. Kendimi bir tiyatro sahnesinde gibi hissediyordum. Daha fazla uzatmak istemiyordum.

Danbi elinde ki kola şişesini başımdan aşağıya döktüğünde onu hafif bir şekilde ittirdim. Kafeteryadakiler gülmeye başlamışlardı. Daha fazla büyümesini istemiyordum. Arkamı dönüp çıkacağım sırada Yang Başkan ve arkasında duran Hana Woo ile göz göze geldim.

Neden şu anda burada olmak zorundaydılar ki. Selamladığım sırada ardımdan bir ağlama sesi duydum. Kafamı çevirdiğimde Dambi yerde bileğini tutarak ağlıyordu.

Olay bu açıdan çok farklı gözüküyordu ve bu kafeteryada olayları tarafsız anlatacak biri olduğuna dair şüphelerim vardı. Yang Başkanın sert sesiyle bakışlarımı Danbi'den çevirdim.

"Siz ikiniz derhal odama!"

Yerden arkadaşlarının yardımıyla kalkan Danbi yanımda yerini aldığında dişlerimin arasından:

"Neden böyle bir şey yapıyorsun Danbi?" dedim.

Yang Başkan hemen 2 adım önümüzde yürüyordu. Danbi hiçbir şekilde renk vermeyerek ilerlemeye devam etti.

İki kat çıktıktan sonra odasına gelmiştik. Sert bir şekilde koltuğuna yerleştiğinde çekmeceden iki dosya çıkardı ve önümüze doğru ittirdi. Korkudan ellerim titriyordu. Hayallerim bir kızın hırsı yüzünden yıkılıyordu. Dosyalardan birine uzandığımda üzerinde ismim yazılıydı. Danbi'ye bir anlığına gözüm kaydığında çoktan ağlamaya başladığını görmüştüm. Çıkış yolu bu muydu?

Yang başkan kaşını kaldırarak:

"Dosyanın maddelerini, neye imza attığınızı biliyor musunuz?"

Ben her maddesini beynime kazımıştım. Onaylarcasına kafa salladığımda Danbi'nin ağlaması şiddetlenmişti.

Onun böyle ağlaması içimi acıtmıştı. Omzuna hafifçe dokunduğumda irkilerek yana kaydı. Şaşkınlığımı gizleyemiyordum. Danbi aniden yere dizlerinin üstüne kapandığında:

"Özür dilerim efendim, ama bu kız sürekli beni tehdit ediyordu bende dayanamadım." Dediğinde ona acımamın anlamsız olduğu kafama dank etmişti.

Yang başkan yerde ki kızdan gözlerini kaldırıp bana baktığında gözlerinde hiçbir ifade yoktu.

"O yüzünde ki yara bandı ne Eun Hee?"

Olayla ilgili olmayan bu soru beni afallatmıştı.

"Şey efendim..." kekelemeye başlamıştım. Açıklama yapsaydım Danbi'ye bir koz daha vermiş olacaktım.

Yang başkan ifadesini değiştirmeden:

"Sürekli birileriyle kavga mı ediyorsun Eun Hee?"

Sorgulayıcı değil itham edici bu soru ile ne yapacağımı bilemiyordum.

Kafamı öne eğip zaman kazanmaya çalıştım. Belki de bende yalan söylemeliydim Danbi gibi...

Ama ne olursa olsun bu işten sıyrılmalıydım.

No Option! ( Seçenek Yok!)✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin