N.O 41

2.3K 180 31
                                    

Finale az kala :(


Yanlış olduğunu bile bile devam etmek insanlığın gelmiş geçmiş en büyük cahilliğiydi.

Sakin olup konuşmam gerekiyordu.

Moda şovundan hemen sonra kendimi buraya atmak ne kadar doğruydu kestiremiyordum. O çocuğun her ne sebeple olursa olsun Eun Hee'ye sarılmasının hiçbir açıklaması olamazdı.   Ona çektiğim mesajlar tepkimin ilk aşamasaydı. Kendimi biraz olsun tanıyorsam bundan daha beter şeyler yapacaktım.

İçkileri alıp masaya geri döndüğümde Haneul telefonu kapatıp masaya koymuştu. Elimdeki bardağı alırken gülümsedi.

"Dediğin gibi yaptım, adresi verdim."

Yerime oturduğumda:

"Teşekkür ederim, iyi bir arkadaşsın."

İçkisinden bir yudum aldığında basit bir kahkaha atmıştı.

"Sende fazla oyuncusun. Hem seni ilk kez böyle görüyorum. Eski eğlenceli Ji artık çok gerilerde kalmış gibi."

Haneul çok iyi arkadaşlarımdan biriydi. Daha fazla içmek istemiyordum. Müziğin ritmine tempo tutarken konuşmaya devam eden Haneul'u dinlediğim pek söylenemezdi. Akıl hocasına ihtiyacım olsaydı Seung hyungu çağırırdım. Dinlemediğimi fark etmiş olacak ki bir süreden sonra susmuş ve benim gibi müziğin ritmine eşlik etmişti.  Uzun bir sessizlikten sonra konuşan Haneul olmuştu.

"Saat 2'ye geliyor. Artık gitmeliyiz. Yarın katalog çekimim var."

Başımı salladığımda çoktan ayağa kalkmıştım. Eve gidip hiçbir şey düşünmeden uyuyabilmek isterdim. Haberi gördüğümden beri telefondan internete girmiyordum. Gürültüyü arkamda bırakıp koridora çıktığımda Eun Hee karşımda dikiliyordu. Tam tahmin ettiğim gibi gelmişti. Yine kimseyi düşünmeden hareket etmişti. Bir süre boş boş baktıktan sonra bana doğru bir adım attığında arkamda gelen Haneul'un sesiyle olduğu yerde kalmıştı.

"Tatlım ceketini unutmuşsun."

Yüzü renkten renge girerken savunmasız duruyordu. İki adımda yanına gelip kulağına eğildiğimde:

"Dae'de gelseydi, tek başına mekânın tadı çıkmıyor."

Afallamış bir şekilde bana bakıyordu. Gözlerinde hayal kırıklığı vardı. Bu bakışın anlamını çözemiyordum. Şu an bana yalvarması gerekiyordu. Bu kızın gururu akıl alır şey değildi. Önceki yaşamında kesinlikle bir kraliçe falan olmalıydı.  Kendini zorladığı belliydi. Derin bir nefes aldığında gözlerini iri iri açtı. Gözlerinde parlayan yaşları fark edebiliyordum. Ama benim karşımda ağlamazdı. Hele ki böyle bir durumda bu durum imkânsızdı.

"Beni biraz tanımış olsaydın bu duruma düştüğün için utanırdın. Yarın şirkette her şeyi öğrendiğinde yüzüme bakmaya yüzün olmayacak."

 

Ondan uzaklaştığımda arkamda olanları izleyen Haneul'e gel işareti yaptım.  Buradan uzaklaşmalıydım hem de hemen.

Vale arabamı getirdiğinde cebimden bir miktar parayı eline sıkıştırıp arkamda ki Haneul'e döndüm.

"Bu gece için teşekkürler, sen taksiyle gitsen olur mu? Çok başım ağrıyor."

Muzip bir şekilde güldüğünde:

"Senin sevgilin olmak istemezdim, kızı öylece bırakırken kendimi k-drama izliyor gibi hissettim. Tabi ki giderim. Sen keyfine bak."

No Option! ( Seçenek Yok!)✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin