8

2.8K 273 14
                                    

Draco eve döner dönmez kendisini direkt odasına attı, yatağında öylece elindeki şişeye bakıyordu. Ne halt etmişti?

Gerçekten, yoldaşlığın merkezinden muhtemelen gizli olması gereken anıları çalarken ne düşünüyordu?

Yakasını çekiştirerek genişletti ama nefes almasındaki sıklaşmanın giydikleriyle hiçbir ilgisi yoktu. Üzerinde "1" yazan ufacık cam şişeden korku duyuyordu.

Ama artık yapabileceği bir şey yoktu, madem bu şişeyi alıp bir de utanmazca yüzüğünü oraya bırakmıştı, öyleyse şişenin içinde ne olduğunu görmeliydi.

Şişeyi tekrar cebine sıkıştırıp ayağa kalktı, akşam yemeği saati ancak geçmişti ve Draco yediği şeyleri çıkartmasını engelleyememişti. Annesini çok fazla üzüyordu, bunu yapmak istemiyordu ama vücudu üzerindeki hakimiyeti tartışılırdı.

Genelde oturdukları salona indi, anne ve babasının çay içtiğini gördüğünde yaklaşarak oturdu. Bir ev cini anında kendisine de çay ikramı yaparken onların konuşmalarını dinledi.

Annesi "Biliyorum ama ne yapabilirim ki? O Black ailesi yadigarı ve bende olmamasının bir sebebi var." dedi. Draco'nun büyük büyük annesinin ebeveynden çocuğa geçen gerdanlığından bahsediyordu. Babası "Hala Black kasasındadır." dedi. "Potter çocuğunun onu takmak isteyeceğini sanmıyorum."

Draco gözlerini devirdi, elindeki çayı yudumlarken annesi "Birine hediye edecektir." dedi. "Gerçek bir Black'in takmasını isterdim."

Draco çayını içerken duraksadı. Gözlerini annesine çevirerek "Anne, sen öylesin. Yaşayan tek Black'sin." dedi. Annesi gülümsedi. "Tatlım, ben bir Malfoy'um."

Babası homurdandı ama annesi onun kolunu okşayarak sessizce susturdu. Yüzündeki gülümsemeyi soldurmadan "Ne dediğini anlıyorum." dedi. "Ama artık bunun bir resmiyeti yok. Muhtemelen bir daha asla gerçek bir Black'in boynuna takılamayacak."

Artık asla kullanmadıkları yemek odasından takırtılar geldi, evde başka insanların bulunması artık olağan olduğu için kimse umursamadı. Sonra Draco başka bir konuya geçmiş annesine seslenip "Anne?" dedi. "Düşünseli'ne de el koydular mı?"

Annesi bir an sessiz kalsa da "Sanırım bunun için bir sebepleri yoktu." dedi. Draco derin nir nefes vererek gerginlikle çayına baktı. Babası "Bunu neden merak ettin, Draco?" diye sorduğunda endişeyle yutkundu.

Hiçbir suç işlemek istemiyordu, anıları kimseye vermek ya da göstermek istemiyordu. Zatene ne anıları olduğunu da bilmiyordu, savaşla ilgili bir şeyler olduğunu sanıyordu ama hiçbir beklentisi yoktu. Sadece aptal merakı hırsızlık yapmasına sebep olmuştu ve bundan kimseye bahsetmemesi en iyisiydi.

Annesine bakarak "Kullanmam gerek," dedi. Babası cevap alamadığı için gerginleşen sesiyle "Ne için kullanacaksın?" dedi. Annesi tekrar elini babasının koluna koydu. "Eminim Draco için önemli bir sebebi vardır. Hem o artık on sekiz yaşında, yetişkin bir büyücü."

Draco tek kelime edemedi, bu adama her seferinde böyle çaresiz kalmaktan nefret ediyordu.

Babası biraz kendisine baktığında Draco'nun nabzı kulaklarında attı. Sonra o sakinleşmiş sesiyle "Çalışma odamda, kullanmak için iznin var." dedi.

Draco teşekkür ederek ayağa kalktığında annesi "Dikkatli ol, tatlım." dedi. Draco kafasını sallayarak yapabildiği kadar hızlıca merdivenleri çıktı.

Hate The Way / ❝Drarry❞ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin