53

530 84 12
                                    

Draco kendini yeni bir anıya bıraktı.

Yapması gereken hiçbir şeyi yapmadan daha birkaç hafta önce ölesiye korktuğu bu anıları hızlıca tüketip bilme arzusunda yanıyordu. İzlemek ne kadar acı verse de.

Sadece 3-4 şişe kalmıştı. Harry'i tamamen bilmeye 3-4 şişe vardı.

Yalnız Draco etrafı şekillendiğinde Harry'i düşünemez oldu. Astronomi Kulesindelerdi. Hayatındaki en kötü anlardan birine dönmüştü.

Dumbledore'un öldüğü o uğursuz geceye.

Ancak şimdi o terasın üzerinde değil, hemen Harry'nin yanında, o kaskatı halde duvara yaslıyken bekliyordu. Kendi sesini o an duydu.

"Expelliarmus!"

Midesine bir ağrı saplandı. Yukarı bakmaya cesaret edemedi. Harry'nin dalgalanan yüzüne bakakaldı.

"İyi akşamlar, Draco." dedi Dumbledore sakince.

Draco gözlerini yumdu. Gerek yoktu, yukarı bakmasına gerek yoktu. Her saniyesini hatırlıyordu.

Draco, sen katil değilsin.

"Draco, sen katil değilsin."

Nereden biliyorsun? Neler yapabileceğimi bilmiyorsun.

"Nereden biliyorsun? Neler yapabileceğimi bilmiyorsun."

"Ah, evet biliyorum Draco... Yıl boyu gittikçe artan bir umutsuzlukla beni öldürmeye çalıştın. Bağışla Draco, ancak bunlar cılız çabalardı. Hatta öyle cılız ki doğrusunu söylemek gerekirse acaba bu işe gerçekten yüreğini koydun mu diye merak ediyorum."

Draco kendi sesinin dolap planını, ve daha bir sürü şeyi anlatmasını dinledi. Harry'e bakıyordu. Hary ise Hogwarts'ın en yüksek kulesinin ince mazgal korkuluğuna yaslı olan, ayakta zar zor durabilen Dumbledore'a.

Gözleri pusluydu, o an bu çocuktaki hırsın kendisini öldürebileceğinden emin oldu. Eğer Dumbledore onu büyüyle felç etmeseydi.

Draco'nun sağ gözünden bir yaş düştü, içi acıyordu. Yüreği acıyordu. Neler yapmıştı böyle? Bu çocuğa verdiği acının hesabını nasıl verecekti?

Harry sonra bir de utanmadan Draco'nun mahkemesine katılıp onu Azkaban'dan kurtarmıştı. Neden yapmıştı bunu? Draco ona verdiği bu acıyla yüzleşmektense bin Azkaban'a razıydı.

En sonunda gözlerini yukarı çevirebildi. Simsiyah kıyafeti, ellerinde güçlü tuttuğunu sandığı, oysa aslında rüzgar uçsa düşecek gibi duran asasıyla, daha birkaç ay önceki kendisine baktı.

Bakmadan önce kendinden tiksineceğini sanmıştı.

Tiksinmedi, ama o kadar çok acıdı ki.

Gözleri siyah gömleğinin yakasından gözüken göğsüne kaydı, sahi, Harry onu büyüyle parçalamıştı. Bu böylesine hızlıca unutulabilecek bir anı mıydı? Ancak hatırlayabilmişti.

Keşke tekrar parçalasaydı. Belki Draco'nun içindeki acı biraz olsun dışarı akardı.

Kendinden tiksinebilmeyi diledi. Ne kolay oldurdu, kızardı, sinirlenirdi, öfkeden deliye dönerdi ama geçerdi. Biraz olsun geçerdi. Şimdi geçmiyordu.

Yaşadığı her şey hafızasındaken titrek eliyle asasını sıkıca tutmaya çalışan o çocuktan tiksinemedi. Ona da, biraz olsun yazık değil miydi? Biraz olsun.

İstememişti ki. Hiçbirini istememişti. Güçlü görünmeye çalışmasının acizliğine bakarak bunları düşünüyordu işte. Bunların hiçbirini istememişti. Bütün dünyaya haykırmak istediği, 9 aydır, savaş bittiğinden beri kendine bile söyleyemediği şeyi söyledi.

Hate The Way / ❝Drarry❞ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin