Draco ağzına kadar gerginlik ve kaygıyla doluydu.
Yoldaşlık üyeleri gelmişti, annesi masaya geçebileceklerini söylediğinde herkes yavaşça masaya yürüdü.
Grimmauld Meydanına gittiğinde gördüğü insanların neredeyse hepsi oradaydı. Masanın çoğunu kızıl saçlılar oluşturdu, Draco ikiz Weasley'lerden birini göremediğinde yutkundu.
Annesinin yanına oturdu, tam karşısında büyük Weasley'lerden biri vardı. Suratında ve gömleğinin açık bıraktığı kollarında birkaç yara izi görünüyordu.
Annesinin sessiz masada bir konuşma başlattığını duydu, ev cinleri servise başlarken onlara birkaç ses de katıldı. Sonunda, Draco kafasını çorbasından kaldırıp masaya bakmaya cesaret edebildiğinde, kalabalık bir gürültü salonlarına hakimdi.
Molly Weasley, annesiyle bir konuşma içindeydi. Masanın başında oturan babası sessizce yemeğini yiyordu. Arthur Weasley, Ron Weasley'e birkaç şey fısıldadı, tam aralarındaki Potter konuştuklarına bir an güldü. Granger, Fleur Delacour'la gülüşüyordu, tam yanındaki dişi Weasley de arada bir cevap vermekten geri durmadı.
İkiz Weasley'lerin geri kalanı normalde görünmediği kadar sessizdi. Draco midesinin olduğu yerde kasıldığını hissetti, kardeşi ölmüştü. Kötü olan kısımsa bununla kısıtlı olmamasıydı, her gün aynada ölü kardeşini görmek zorundaydı. Annesi, ölen oğlunun bir kopyasına her gün bakmak zorundaydı.
Önüne çorbası yeni koyulan üçlünün ev cinlerine teşekkür ettiğini duyduğunda gözlerini oraya çevirdi. Granger gülümseyerek ev cinine adını sordu, ilgiye alışık olmayan ev cini kekeledi. Potter daha tatmadığı halde çorbanın ne kadar güzel olduğundan bahsetti, yemekler için önden teşekkür etti. Weasley çocuğuysa yemeği tattıktan sonra müthiş olduğunu söyledi.
Gözlerini masaya çevirdi, çorbasını bitiremeyeceğini sandı. Ev cinlerine kendisinin çorbasını az koymalarını tembihlediği halde.
Gözlerini masada gezdirmek kolaydı. Bir an her şeyin farklı olabileceğini düşündü. Masada iki resmi Ölüm Yiyen yokmuş gibi, babası ve Draco sonsuza dek lekelenmemiş gibi yaptı. Sanki bu her hafta sonu yaptıkları bir gelenekmiş gibi.
Bunu düşünmek acı verici derecede kolay geldi.
Belki Draco onlarla arkadaş bile olabilirdi, Granger her zaman zeki bir cadıydı ve ikiz Weasley'ler -eğer şaka yaptıkları kişi sen değilsen- komiklerdi.
Molly Weasley'e iyi davranmak kolaydı, kadın çok anaçtı. Arthur Weasley, Draco'da neyin eksik olduğunu haykırır gibi iyi bir babaydı.
Weasley, hatta Potter bile iyi sayılırdı. Arkadaşlarıyla sıkça gülüşürdü, muhtemelen komik biriydi. Draco bunu asla bilemezdi çünkü onunla kavga etmek harici hiç konuşmuş sayılmazdı.
Gözleri tekrar çorbasını buldu, bir kaşık daha alırken düşündüğü kadar zor olmadığını hissetti. Kasıldığından haberinin olmadığı omuzları gevşedi, hiç zor değildi.
İyiymiş gibi yapmak, sanki hiç kimseyi öldürmeye çalışmamış gibi yapmak zor değildi.
Sanki bu masadaki insanların her birini öldürmeye çalışan tarafta savaşmamış gibi yapınca, onların daha önce fark edilmeyen ayrıntılarını görmek çok kolaydı.
Fleur Delacour'un fransız aksanı zayıflamıştı, Granger'ın yanakları hoş bir pembe rengine bürünmüştü, Ron Weasley'in yüzündeki çiller onu olduğundan çekici gösteriyordu, Bill Weasley'in yaraları asla tahmin edilemeyecek bir şekilde hoş duruyordu, Potter'ın saçlarını böyle dağıtmak için özel bir şey yapmadığından emindi, Charlie Weasley'in ellerinin sert nasırlarla kaplı olduğunu ancak keşfetmişti, dişi Weasley aslında oldukça güzeldi.
Bu ayrıntıları görmek korkunç derecede kolaydı. Elbette, onları öldürmeye çalışmazdığınız zaman.
-
Lights up 100k olmak uzere... Salavat zinciri baslatiyorum i'll go first... Allahim bismillah
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hate The Way / ❝Drarry❞
FanficEven after everything we been through, thought i was the one with all the issues. ^Bu kurgu anksiyete, yeme bozukluğu gibi tetikleyici unsurlar içerir. Lütfen sizi olumsuz etkileyeceğini düşünüyorsanız okumayın.