Draco sıradaki anıyı izlemenin hayatının en kolay anı olmayacağını biliyordu.
Gördüğü ilk şey çalıdan çitlerdi, endişeyle etrafına bakındı. Sanki daha önce gördüğü bir yerdi ama tanıyamıyordu.
Sonra hemen önündeki Potter'ı gördü. O an nerede olduğunu anladı, Üç Büyücü turnuvasındaydı. Son görevdeydi. Solundaki çocuğu gördü, Cedric Diggory'nin öldüğü geceydi, Karanlık Lord'un tekrar döndüğü geceydi.
İçini bir karanlık kapladı, ilk kez bir anının sonunda ne olacağını biliyordu. Bu hissi hiç sevmedi, bilmezken katlanmak daha kolaydı.
Potter şakır şakır kanayan bacağını tutarken "Hadi, al." dedi. "Önce sen vardın, sen almalısın."
Cedric "Sen al," dedi, Draco onun sesini duyduğunda yutkundu. "Burada iki kez canımı kurtardın."
Draco yerde yatan çocuğa baktı, hala Diggory'i ikna etmeye çalışıyordu. Bu çocuğun hayatını iki kez kurtarmış mıydı? Hem de rakiplerdi. Draco o zamanı hatırlıyordu, Potter'ın hiç şansı olmadığını düşünmüştü.
Daha çocuktu, diğerlerinden oldukça ufaktı ve sadece ilgi çekmeye çalıştığı belliydi.
Hayır, şimdi bu düşünceler birkaç yıl eskimişti. Çocuk olduğu doğruydu ama yaşadığı ilk kargaşa değildi, doğrusu ilgi çekmeye çalıştığı da yoktu.
Sonunda Potter "İkimiz birden," dedi. "İkimiz birden alacağız, yine de bir Hogwarts zaferi olur. Berabere kalırız."
Draco bununla gözlerini kırpıştırdı, nasıl da asla kendisinin yapmayacağı bir şeydi.
Üçten geri sayıp kupayı tuttular, bir an sonra etraf sallanmaya başladı. Draco bir an ne olduğunu anlayamasa da kaybolan çocukların gölgelerine baktı. Cisimleniyorlardı, bundan haberi yoktu.
Hiçbir şeyden haberi yoktu.
Etraf netleştiğinde bakındı, bir mezarlık mıydı? Sonra tanıdı, Draco burayı biliyordu. Kafasını inanmaz gibi salladı, Tom Riddle'ın mezarlığındalardı.
"Kimse sana Kupa'nın bir Anahtar olduğunu söyledi mi?" dedi Diggory.
Potter "Hayır," dedi. "Bu da görevin bir parçası mı yani?"
Haberleri bile yoktu, Draco bu anılarda bir süredir kendinde ayakta duracak gücü bulamıyordu. Tekrar kendini yere attı, bir önceki anıdan alışkındı ama bildiğini sanarken bile bilmediği o kadar şey öğreniyordu ki, katlanılmaz oluyordu.
Biraz ileriden bir silüet göründü, Draco "Ah..." diye fısıldadı. Dizlerini kendine çekti, kafasını onların üzerine gömüp yere baktığında "Fazlalığı öldür," diye tiz bir ses duyuldu.
"Avada Kedavra!"
Çıkan yüksek sesle irkilip gözlerini hızla kapattı. Olduğu yerde zıpladığını hissetti, burada ne arıyordu? Burada ne yapıyordu? Neden birinin ölümünü izleyip kendine işkence ediyordu?
Gözlerini kaldırıp Potter'a bakmaya cesaret edebildiğinde Kılkuyruk onu sürükleyerek mezara götürüyordu. Çocuğun yüzünde derin bir şok vardı, artık Testralleri görebilecek olmanın verdiği ağır yükün etkisiydi.
Potter onları görebildiğini söylediğinde Draco onların varlığına inanmıyordu bile. Theodore da aynı şeyi söylese de.
Mezara bağlı çocuğa baktı, yara izi acı acı yanıyordu. Gözleri doluydu ama hiç de sırıtmıyordu, çünkü yüzünün yara içinde olmayan neredeyse en ufak bir derisi yoktu.
Kılkuyruk bir kazana eğildi, Nagini karanlığa doğru ilerlemeye başladığında Draco çıkardığı sese kulaklarını tıkamak istedi.
Yerdeki cüppe açıldığında içindeki şeyi gören Potter'ın bağırtısını duydu.
Hızla ayağa kalktı, arkasını döndü. Hayır, katlanamayacaktı. Sırf öğrenmek için kendisine yaptığı bu eziyet dayanılmazdı. Öğrendiğinde ne olacaktı? Ne değişecekti? Bu eziyetin sebebi neydi?
"Babanın bilmeden verdiği kemiği, oğlunu yenileyeceksin!"
Başını ellerinin arasına alıp hızla sürttü. Bu çocuk nasıl yaşıyordu? Nasıl hala hayattaydı ve nasıl hala aklı başındaydı?
"Hizmetkarın gönüllü o-olarak verilen- verilen eti, efendini dirilteceksin."
Bir çığlığın kulaklarını yaktığını hissetti, birkaç hızlı adım daha atıp bu anının bitmesi için yalvardı.
"Düşmanın... zorla alınmış... k-kanı... Hasmını hayata döndüreceksin."
Birkaç adım sesi debelenme sesine karıştı, Draco derin bir nefes alıp kendini tekrar yere attı.
Birkaç saniye sonra kendini tekrar odasında buldu.
Bir an irkildi, hiç bir anıyı yarıda kesip çıkmışlığı olmamıştı. Nasıl olmuştu? Böyle bir şeyin olduğunu bile bilmiyordu.
Kendini sandalyeden atarken odadaki aynaya gözleri çarptı, korkunç görünüyordu. Yüzü kıpkırmızıydı, ıslaktı ve saçları darmadığın olmuştu.
Ama düzeltecek gücü kendinde bulamadı, nefes nefese odadan çıkarken gözleri Düşünseli'ni buldu. Anı hala oradaydı, gözlerini kapatıp odadan çıktı.
Malikane'nin açık renkli ahşap döşemelerine doğru birkaç adım attı. Bir kolonun yanından geçti, üzerinde birkaç aile resmi vardı. Sonra köşeden döndü, bir iki merdiven çıkması gerekiyordu. Sakinleşmek için merdivenlerin yanında asılı çerçeveleri saydı.
24. Gelmesi gereken yere ulaşana kadar yirmi dört tane gümüş işlemeli antika çerçeve saymıştı.
Önündeki kapıyı tıklattı, hafifçe ilerleyip içeri girdiğinde annesinin uykulu sesini duydu. "Draco... Ne oluyor?"
Draco odaya gelene kadar tuttuğu gözyaşlarını serbest bıraktı, kendisini yere atıp hala yatağında uzanan annesine sarıldığında bu kez babasının sesini duydu. "Draco? Ne yapıyorsun? Neler oluyor?"
Annesinin kollarının omuzlarına sarıldığını hissetti, "Oğlum, ne oldu? İyi misin?"
Draco kafasını salladı. "İyiyim... Uyumak istiyorum, ne olur anne."
Annesi ve babasının bakıştığını hissetti. Babasının elini sırtında hissetti, "Seninle gelmemi ister misin?" diyordu.
Draco "Hayır," dedi. "Burada uyumak istiyorum."
Sonra babası elini yavaşça çekti, biraz sessizlik onu bölse de "Ben giderim, rahatça uyuyun." dedi.
Draco gözlerini araladı, hala yanıyorlardı. Kafasını hafifçe oynatıp sağındaki adamın koyu sarı saçlarına çevirdi, her şeyini ondan almıştı. Gözleri, saçları, hatta ten rengi onunla aynıydı.
Belki de birkaç yıl önceki bakışları, düşünceleri ve hatta hisleri de. Ama birkaç yıl önceki kadar hasta hissetmiyordu, aynısını bu adamın da hissetmeyebileceğini hep unutuyordu.
Gözlerini tekrar kapatıp çatlayan sesiyle "Hayır," diye mırıldandı.
Babası biraz sonra sessizce kabul ederek geri uzandı, Draco yatağa uzanarak ortaya yatmak yerine annesinin yanına yattı.
Bu tek bir kelime hayatında yaptığı en cesur şey olabilirdi. Elbette, özellikle birkaç şey hariç.
-
Nabr
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hate The Way / ❝Drarry❞
FanficEven after everything we been through, thought i was the one with all the issues. ^Bu kurgu anksiyete, yeme bozukluğu gibi tetikleyici unsurlar içerir. Lütfen sizi olumsuz etkileyeceğini düşünüyorsanız okumayın.