Draco babasının rahat deri sandalyesine oturmuş, önündeki Düşünseli'ne bakarak cesaretlenmeye çalışıyordu.
Neden böyle aptal bir şey yapıyordu ki?
Keşke bu aptal şişeyi asla almasaydı, keşke bir daha asla Grimmauld Meydanına gitmek zorunda olmasaydı. Ama nasıl olacaktı? Tekrar oraya gitmesinin bileti olması için kendi elleriyle yüzüğünü yatağın altına saklamıştı.
Derin bir nefes vererek elindeki şişeyi açtı, biraz duraksasa da dökmeyi başardı. Kenarlara tutundu ve başını Düşünseli'nin suya benzeyen, yarı saydam büyü tabakasının içine eğdi.
Etraf şekillenirken yutkundu, küçük bir evdeydi. Draco'nun tanımadığı bir yerdi, hemen yanına birinin varlığını hissederek başını çevirdi. Uzun boylu bir kadın yanındaki adamla birlikte oldukça memnunsuz görünerek bir kapının dibindeki camları topluyordu. Kapının üstteki cam kısmı kırılmıştı ama adam sanki Ruh Emici öpücüğü almış gibi bembeyaz görünüyordu.
Draco'nun arkasından bir ses "Tamam mı?" diye yüksek sesle bağırdı. Draco birkaç adım geri çekilerek merdivenin tepesine baktı, en fazla 10 yaşında şişman bir çocuk oldukça sinirli görünerek kadına ve adama soruyordu.
Kadın yerdeki camları süpürmeye ara vererek ayağa kalktı, "Dud, hemen odana git, tatlım!" diye bağırdı. "Git, onun ne kadar sakar olduğunu biliyorsun. Temizlik biter bitmez yemeğini vereceğim."
Çocuk sinirle "Hemen olsa iyi olur!" dedi ve Draco ne yaptığını anlamazken merdivende birkaç kez zıpladı.
Draco adama ve kadına tekrar döndü. Neden büyü kullanmadıklarını düşünürken şişman adam renksiz yüzüyle "Onun da öyle olduğunu biliyordun!" dedi. Kadın "Muhtemelen biliyordum." diye sertçe fısıldadı. "Dumbledore onu bana boşuna getirmedi, elbette o da diğerleri gibi ucube biri."
Adam bir şey diyecekken bir yere gözleri çarptı, sertçe "Çabuk buraya gel, çocuk!" dedi. Draco ne olduğunu anlamaya çalışırken arkasından çekingen ama tanıdık bir ses duydu. "Özür dilerim, Petunia Teyze. Yemin ederim benim bir suçum yok, kapıya dokunmadım bile."
Draco yavaşça arasına döndü, saklanmak ister gibi duvara yaslanmış çocuğu hemen tanıdı. Hatırladığından daha cılızdı, biraz önceki çocuğun yarısı kadar yoktu ama üzerindeki kıyafetlerin ona ait olmadığı oldukça belliydi.
Gözlerinde gözlükler yoktu, en fazla 7 yaşında gibi duruyordu ve oldukça çekingen görünüyordu. Adam "Sakın yalan söylemeye kalkma!" dediğinde Draco irkildi. Küçük Potter'dan gözlerini çekemedi.
Çocuk bir adım yaklaşarak "Ama doğru söylüyorum, Vernon Amca." dedi. "Sanki sihirli bir şeyler olmuş gibi cam aniden patladı."
Adamın ne kadar hızlı hareket ettiğine şaşırdı, Draco birkaç adım ilerleyerek Vernon denen adamın yürüyüş istikametinden kaçtı. Sonra adam Potter'ın boyuna gelmek için eğildi, eliyle onun yakasını kavradığında Draco zorlukla yutkundu. "Bir daha böyle bir şey duymayacağım. Sihir diye bir şey yoktur, anladın mı?"
Draco kalbinin hızla göğsünü dövdüğünü hissetti, muhtemelen sadece büyüsünü kontrol edememişti. Çocuk büyücülerin sıkça yaşadığı şeylerdi, kendisinin sıkça yaşadığı bir şeydi.
Öylece onlara bakarken küçük çocuk yutkunup hızla kafasını salladı. Adam onu bırakıp doğruldu. "Çabuk bu pisliği temizle, sakın aynı saçmalıkları Dudley'in yanında söyleme."
Çocuk tekrar kafasını sallayıp birkaç dengesiz adımla adamdan uzaklaştı. Kapının hemen dibine çöküp el süpürgesiyle camları bir kutuya süpürmeye başladığında Draco sessizce konuşmaya devam eden adamı ve kadını dinliyordu.
Adam "O da babası gibi, öyle değil mi?" diye tükürür gibi fısıldadı. Kadın kafasını sallayıp "Gözlük almazsak daha fazla tavamız kalmayacak." dedi. "Bu sabah bir kez daha tezgaha çarpıp sapını kırdı."
Draco küçük çocuğun süpürgeyi yanlış yerlere götürdüğünü ancak fark etti. Muhtemelen göremiyordu, gözlüğü gözlerinde değildi.
Adam anlamsız kelimelerle söylenmeye başladığında kadın devam etti. "Büyüdükçe ona benziyor, her bir gün. Bir de gözlüğü olursa aynısı olacak." Adam sıkkınca nefes verdi.
Draco kimden bahsettiklerini hemen anladı, elbette James Potter'ın neye benzediğini biliyordu. Bilmediği şey, bu kadının neden bundan neden böylesine rahatsız olduğuydu.
Sonra anı bitti, Draco kendini hızla çekerek ayağa kalktı. Ne olduğunu anlamadan nefes nefese kalmıştı. Muhtemelen görmesine hiç gerek olmayan şeyler görmüştü. Asla bilmemesi gereken şeyler, bilmesinin hiçbir işe yaramayacağı şeyler.
Gözlerini pencereye çevirdi ve kararmış göğü izleyerek sakinleşmeye çalıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hate The Way / ❝Drarry❞
Fiksi PenggemarEven after everything we been through, thought i was the one with all the issues. ^Bu kurgu anksiyete, yeme bozukluğu gibi tetikleyici unsurlar içerir. Lütfen sizi olumsuz etkileyeceğini düşünüyorsanız okumayın.