Draco elindeki asayı çevirip duruyordu. Yatağına vuran hafif ay ışığı hoş bir görüntü sağlıyor olmalıydı, umrunda değildi.
Elindeki lanet asayı kazanamıyordu.
Diagon Yolu'ndaki başka bir asa dükkanından almıştı. Aşırı kaliteli sayılmazdı ve kesinlikle Draco'yu anlayamıyordu.
Draco gözlerinin dolduğunu hissetti. Aptal midesi yeterince ağrımıyormuş gibi, bütün gün yürüyerek canını daha çok yakmıştı. Gringotts'ta bir kargaşa çıkmıştı, birer ev cini gibi umursanmadan ilgilenilmek için iki saat beklemeleri istenmişti. Annesi sakince kabul etse de bu Draco'nun sinirlerini büyük oranda bozmuştu.
Kapısının tıklatıldığını duyduğunda gözünü hızlıca silerek "Draco?" diye çağıran annesine içeri girmesini söyledi. Kapı yavaşça aralandı, annesinin güzel yüzü görüldü. Kadın içeri girerek kapıyı tekrar örttü.
Kendisi gibi yatağına oturdu, tek eli destek verir gibi Draco'nun omzunu buldu. Diğer elindeki asaya bakarak "Draco, yarın asanı almaya gitmek ister misin?" dedi.
Draco nabzının telaşla yükseldiğini hissetti, "Nasıl gidebilirim, anne?" dedi. "Bir Ölüm Yiyen aptal bir asa için Savaş Galibinin yanına nasıl gidebilir?"
"Draco..." Annesi tek koluyla kendisine sarıldı, sırtını okşayarak "Böyle yapma, oğlum." dedi. "Eminim sana hiçbir şey demeyecektir-"
Draco sertçe "Elbette demez!" diye annesini kesti. "Kahraman Potter ona sonsuza dek minnet duymamı nefret etmemden çok ister... Anne, onu görmek istemiyorum."
Annesi kendisinden ayrıldı, yüzüne bakarak "Biliyorum." dedi. "Ama yapmalısın, Draco. Asanı geri alman gerek, onun Grimmauld Meydanı 12 numarada olduğunu öğrendim."
Draco ona kaşlarını çatarak "Neden orada?" dedi. "Orası Black'lere ait değil mi?"
Annesi kafasını salladı. "Black mirasının varisi o. Son Black vaftiz babasıydı, her şeyini Potter'a bıraktı."
Draco memnuniyetsiz bir nefes verdi. "Neden her yıl döndüğü yere dönmemiş? Eminim Grimmauld Meydanı'ndakinden daha çok coşkuyla karşılanırdı."
Annesi bir an gülümseyip kaşlarını çattı. "Draco, bu çocuk hakkında hiçbir fikrin yok, öyle değil mi?"
Draco sertçe "Ne demek istiyorsun?" dedi. "Ne kadar işe yaramaz bir aptal olduğunu biliyorum, kahraman olması bile bunu engelleyemez."
Annesi bir an sadece kendisine baktı, sonra yavaşça ayağa kalktı. "Yarın seninle geleceğim. İstediğin buysa sadece asanı alıp döneriz."
Draco da annesi gibi ayağa kalktı. "Anne... Ne demek istiyorsun?"
"Teşekkür etmek istersen bana katılabilirsin." Draco kaşlarını kaldırıp şaşırdığını belli etti. "Teşekkür mü edeceksin?"
Annesi "Elbette." dedi. "Senin de benim kadar onun kazanmasını istediğini biliyorum, olduğumuz tarafa rağmen. Hem, sadece mahkeme için teşekkür edeceğim."
Draco onaylamazcasına kafasını salladığında annesi güldü. "Tamam, ssadece söyledim. Yapmak zorunda değilsin... İyi geceler, tatlım."
Draco annesine "İyi geceler, anne." dedi. Annesi gittiğinde yatağına uzandı, yarının nasıl geçebileceğini düşündü.
Kesinlikle elindeki asayı istemiyordu, gitmeliydi. Gözlerini kapatıp "Harika..."diye mırıldandı. Savaş Galibinden tekrar bir şeyler istemesi gerekiyordu, sanki Draco'nun ve ailesinin hayatını tekrar ve tekrar kurtararak yeterince kahramanlık yapmamış gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hate The Way / ❝Drarry❞
Fiksi PenggemarEven after everything we been through, thought i was the one with all the issues. ^Bu kurgu anksiyete, yeme bozukluğu gibi tetikleyici unsurlar içerir. Lütfen sizi olumsuz etkileyeceğini düşünüyorsanız okumayın.