Draco kendini bir diğer anıda buldu.
Bir an nerede olduğunu anlayamadı, karanlık hiçbir şey görememesine sebep oldu. Biraz sonra Yasak Orman'da olduğunu anladı.
Yutkunurken burada iyi hiçbir şeyin gerçekleşemeyeceğini düşündü.
Tam önündeki Potter, Granger ve baygın duran Weasley dikkatini çekti. Neden orada olduğunu anlayamadığı Profesör Snape'e baktı, bilinçsizce havada asılı duruyordu.
"Onları şatoya götürüp birine söylesek iyi olur," dedi Potter. "Gel-"
Bir şey sözünü kesmesine sebep oldu. Karanlığın içinden gelen havlama ve uğultulu, acı çeken bir inleme sesi. Gözleri hızla karanlık ormanı bulurken Draco gözlerini onun yüzünden çekemedi. Üçüncü yıldaki hali olduğunu tanımıştı, neler olduğunu anlayamasa da.
Sonra Potter "Sirius.." diye mırıldandı. Gözleri kararıp koşmaya başladığında Draco olduğu yerde ileri atılıp "Hayır," diye fısıldamaktan kendini alamadı.
Bir an sonra yutkundu, bu bir anıydı. Kendisini duyamazdı, hem zaten bu çoktan bitmiş ve ormanın bile hatırlamadığı kadar eski bir anıydı.
Oysa şimdi Draco'nun ellerinin terlemesine ve orada olup o çocuğu omuzlarından tutarak koşmasını engellemeyi istemesine sebep oluyordu.
Granger, Potter'ın arkasından koşmaya başladığında Draco olduğu yerden hızla ayrıldı. Bu ormanda ilk kez koşuşu değildi ancak bunu ilk kez Potter'ın gözünden yapışıydı.
Draco Karagöl'e doğru yaklaşırlarken buzla donmuş çimenleri ve havadaki kasvetli soğuk dumanını gördü. "Hayır," diye yeniden fısıldamaktan kendini alamadı. Bu uyumsuz soğuğun burada olmasının kötü bir sebebi vardı.
Gölün kıyısına vardıklarında Draco gerçekten koşmuş sayılmasa da nefes nefese kalmıştı. Soğuk kendisi için gerçekten orada değildi, ama iliklerine kadar donuyordu.
Gölün hemen yanına yatmış adamı gördü, Sirius Black'ti bu. Draco onunla hiç tanışmasa da kim olduğunu biliyordu. Kendisinin akrabası, Potter'ın vaftiz babası olduğunu biliyordu.
Gözleri karanlıktaki şeyleri seçmeye başladığında inanmaz gibi güldü. Aklı almadı, hayatında ilk kez bu kadar Ruh Emiciyi bir arada gördüğünü kendi kendine söylediği her an, bir Ruh Emici daha gördü.
Gerçekten orada olmadığı halde kaçmak istedi.
Birkaç adımı bilinçsizce geri adımladığında Potter "Hermione, mutlu bir şey düşün!" diye bağırdı. Kıza kalmadan asasını uzatıp gözlerini kapattı, soğuk rüzgar saçlarına vuruyordu. Draco dehşet içinde on üç yaşındaki bu çocuğu izliyordu.
Kendisi bir anıda olduğu halde kaçmayı düşünmüştü.
"Expecto patronum! Hermione, yardım et bana! Expecto patronum!"
Granger kızı "E-xpecto-" diye fısıldadı. "Expecto- expec-"
Ruh Emiciler yaklaşıyordu ve ikisi de on üç yaşında çocuklardı. Draco elini geriye atıp kararsızca yere atıldı, arkasına düşüp çaresizce otururken gözlerini dolduran şeyin ne olduğunu sorguladı.
"Expecto patronum! Expecto patronum!" Potter'ın haykırması asasından ipince bir ışığın çıkmasına sebep oldu. Draco çaresizce inledi, yüzden fazla Ruh Emiciye karşı iki küçük çocuk ne yapabilirdi?
Tam o anda Granger yere yığıldı, Ruh Emiciler her yerdeydi. Draco kollarını kendine sardı, daha önce bir Ruh Emiciyle sadece bir kez karşılaşmıştı ve Karanlık Lord'la aynı masaya oturmuş biri olduğu halde hayatının en kötü anıydı.
Potter çaresizce haykırmaya devam ediyordu, Draco bilmeseydi onun öleceğini sanardı. Daha bir iki hafta önce onu görmeseydi öleceğini düşünürdü.
Euh Emiciler Potter'ın mutluluğunu emerken "Hayır, hayır." diye mırıldandı. "O masum, expecto- expecto patronum-"
Asasından çıkan ince ışıklı Patronus ölürken Draco bir an ne olduğunu anlayamadı. Biri Draco'nun arkasından haykırdı. "Expecto Patronum!"
Draco hızla yalpalayarak ayağa kalktı, yüzünü istemdışı silen ellerinin ıslandığını hissetti. Ağladığı için kendine kızamadan arkasından bir ışık kopup geldi. Biraz önceki güçsüz patronusun aynısıydı, ama bu sefer parıldıyor ve bütün Ruh Emicileri ileri itiyordu.
Draco kararsızca hemen arkasında elinde asasıyla nefes nefese duran Potter'a baktı, sonra gözleri biraz önünde yerde yığılan Potter'ı buldu.
Yavaşça oraya ilerlerken hemen arkasında duran Granger'ı gördü. Yanında Draco'yu pençesiyle yaralayan Hipogrif duruyordu.
"Ne yaptın?" diye kızdı Granger. "Sadece bakacağını söylemiştin!"
"Az önce hepimizin hayatını kurtardım..." dedi Potter.
Draco, Granger'ın boynundaki Zaman Döndürücü'yü gördüğünde kız "Harry, inanamıyorum- bütün Ruh Emicileri uzaklaştıran bir patronus yarattın! Bu çok, çok ileri düzeyde sihir..." dedi.
"Bu sefer yapabileceğimi biliyordum, çünkü zaten daha önce de yapmıştım... Mantıklı geliyor mu?"
Draco gözlerini anlamazlıkla tekrar ileride, yerde yatan Potter'a çevirdiği sırada anı bitti.
Yüzünü Düşünseli'nden hızla çekerken yutkundu. Bu hikayeyi biliyordu, yüzlerce kez duymuştu.
Sadece gerçek olacağını düşünmemişti, ama o anda, Draco pencerede biraz gördüğü gökyüzünden karanlığa bakarken kısacık gülümsedi.
Lanet Harry Potter ölmek üzereyken onu, Lanet Harry Potter'dan başka kim kurtarabilirdi ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hate The Way / ❝Drarry❞
FanfictionEven after everything we been through, thought i was the one with all the issues. ^Bu kurgu anksiyete, yeme bozukluğu gibi tetikleyici unsurlar içerir. Lütfen sizi olumsuz etkileyeceğini düşünüyorsanız okumayın.