Draco gözlerini açtığında bir an önündeki şeyin ne olduğunu anlayamadı.
Etrafına bakındı, anne ve babası burada değildi. Rahatsızca doğruldu, üzerinde gecelikleri yoktu. Bunu bile unutarak giysileriyle uyumuştu.
Sonra oturdu, gözlerini ovuştururken tekrar hemen sağındaki çiçeklere baktı. Hemen annesinin yastığının üzerinde duruyorlardı. Gardenya çiçekleriydi.
Draco gözlerini ovuşturmayı kesti, kaşlarını çatarak elini ufak bir demet halindeki çiçeklerden birine uzattı. Kısa saplarının ucu kesikti ama oldukça sağlıklı görünüyorlardı. Bir büyü onları koruyor olmalıydı.
Burada ne işleri vardı, kim koymuştu, peki Gardenya çiçeği olması tesadüf müydü? Tam da Draco'nun solan Gardenya çiçeklerini ziyarete gidip onları izlediği günlerde.
Onlarla konuştuğu, her şeyini anlattığı ve içini döktüğü günlerde.
Gözlerini çiçeklerden aldı, sanki aradığı cevap oradaymış gibi odada gezindirdi. Annesi mi yapmıştı?
Yataktan kalkıp çiçekleri aldı, inceleyerek odadan çıktı. Tertemiz beyaz renkleri Draco'yu hayran bırakırdı, sarmal gibi sarılan yaprakların birbirine dolanması hipnoz ediciydi.
Kendi odasına geldiğinde kısa bir duş alıp üzerini giyindi. Aynada gördüğü kişiyi incelerken duraksadı. Masasının gümüş kenarlıklı aynasına eğildi, birkaç saniye suratına baktı.
Yüzü sanki farklı görünüyordu, ne zamandır kendine bakmıyordu? Aynalar ne zamandır düşmanıydı? Suratını unutacak kadar mı onlardan kaçmıştı?
Hayır, bir şeyin değiştiğine emindi. Neyin farklı olduğunu anlayamadı, kendine öylece bakarken masasına koyduğu çiçekler dikkatini çekti. Onları incelemeye tekrar başladı, sonra gözleri kısacık bir an aynada kendini buldu.
Gülümsüyordu. Kendinden haberi bile yoktu, suratındaki gülüş öylesine sahici görünüyordu ki. Her zaman böyle mi görünüyordu? Hiç sanmıyordu. Belki de ancak çiçeklere bakarken, adını aldığı yıldız takımına tesadüfen rastlarken ortaya çıkan bir gülümsemeydi.
Ve uzun zaman sonra aynada kendine gülümsedi. Bunun hep bir saçmalık olduğuna inanırdı, aynayı sadece ne kadar iyi göründüğünü tescillemek için kullanırdı.
Ne kadar saçmaydı, sanki aynalar artık Draco kendisine gülümsesin diye vardı.
Yüzündeki değişikliğin ne olduğunu gülümserken fark etti. Kilo almıştı.
Hala olması gereken kilodan altta olmalıydı, ama yüzüne iyi geldiği o kadar belliydi ki Draco kendini tanıyamamıştı. Kendini iyi görmeyeli o kadar olmuştu ki suratındaki iyileşmeyi fark bile edememişti.
Şimdi ne kadar da güzel görünüyordu, hala oldukça sıska ve hasta görünse de. Sanki birkaç yıl önceki mükemmel görünen çocuktan iyiydi. Doğrusu ondan iyi görünmekle alakası bile yoktu ama öyle hissediyordu.
O gün kahvaltısını ederken kendi kendine gülümseyip durdu, annesi ve babası endişe etmiş olmalıydılar. Haklılardı, dün gece ağlayarak kendi odalarına gelen çocukları ertesi gün kendi kendine gülümseyerek kahvaltı ediyordu.
Ama Draco ne olduğunu biliyordu, iyi hissediyordu. Tekrar gülümsedi, iyi hissetmeyi çok seviyordu. Ve böyle hissetmeyeli uzun zaman oluyordu.
Kahvaltıdan sonra annesi çalışma odasına giderken ona yaklaşıp "Anne," diye seslendi. "Sabah kalktığımda... hemen yanımda birkaç çiçek vardı. Sen mi koydun?"
Annesi gülümseyip "Ne çiçeği, Draco?" dedi. "Yatakta öyle bir şey bulamazsın ki. Kendin koymadığına emin misin?... İyisin değil mi, oğlum?"
Draco hafifçe kaşlarını çattı. Yine de annesini çok bekletmeden "Haklısın," dedi. "Muhtemelen yanımda getirmiştim. Rüya sanmış olmalıyım, iyiyim anne."
Annesi gittiğinde salona döndü. Bir ev cini kendisine her sabahki deve dikeni çayını verirken elindeki çiçeklere bakıyordu.
Nereden çıkmışlardı?
Ev Cini hemen önündeki ahşap sehpaya çayını servis ettiği sırada Draco kafasını hızla kaldırıp çekingence "Teşekkür ederim," dedi.
Ev Cini heyecanla kekeleyip "E-efendim," dedi. "Wendy yanlış bir şey mi yaptı? Üzgünüm efendim, hemen yeniden-"
"Hayır hayır, Wendy." dedi Draco telaşla. Aptalca en ufak iyi niyetini bile eline yüzüne bulaştırıyordu. "Teşekkür ediyorum, çay çok güzel görünüyor."
Ev Cini etrafa bakıp iltifatı sindirmeye çalışıyor gibi göründü. Draco eskiden olsa asla umursamayacağı şeyi sabırla bekledi. Ne kadar acımasızdı, biraz önceye dek bu Ev Cininin adını bile hatırlamıyordu.
"Baksana, Wendy," dedi. "Hemen arazinin yakınındaki çiçekleri hiç gördün mü?"
Wendy utangaçça "Efendi Draco," dedi. "Wendy bazen yürüyüş yapmayı seviyor..."
Draco gülümsedi. "Evet, ben de seviyorum... Sabah yanımda onlardan-" Duraksadı, gözleri Wendy'de gezindi. "...B-bana katılmak ister misin? Yarın sabah o çiçeklere...bakmaya gidecektim."
Wendy heyecanla "Benimle mi, efendim?" dedi. "Efendi Draco benimle çiçeklere mi bakacak?"
Draco "Evet," dedi. "Çiçekleri seviyor musun, Wendy? Onlar hakkında birkaç şey biliyorum, sana anlatmamı ister misin?"
"Wendy çiçeklere bayılır! Efendi Draco, o kadar yücesiniz ki... Efendim, Wendy istediğiniz yerde istediğiniz zamanda sizinle gelir! Efendim..."
Draco "T...tamam o halde," dedi. "Yarın sabah kahvaltıdan sonra benimle burada buluş, tamam mı? Aynı bu saatte."
Wendy kocaman gözleri neredeyse doldurmuştu. "Elbette, efendim..." dedi, hayran gözleri kendisine kilitlenmişti. "Çok yücesiniz, Efendi Draco en iyisi..."
Ev cini gidene dek söylendi, Draco o gittiğinde gözlerini ahşap döşemelere çevirdi. Ne yapmıştı? Hayatında daha önce hiçbir ev cinine adıyla bile hitap etmiş sayılmazdı.
Korktuğunu hissetti, ona ne anlatacaktı? Ya da ailesine söyler miydi? Babası öğrense ne düşünürdü, ne derdi?
Birkaç saniye sonra Ev Cininin aşırı olsa da samimi tepkileri gözünün önünde döndü. İyi bir şey yapıyormuş gibi hissetmişti, iyi bir şey yapmıştı. Hem de aklında bile yoktu.
Altın Üçlü'nün buraya yemeğe geldikleri zaman Ev Ciniyle konuşmalarını anımsadı, onlar gibi mi olmak istiyordu? Peki bu neydi? Rahatlık mı, samimiyet mi, yoksa sadece içlerinden mi geliyordu?
Peki, Draco'nun da içinden gelmişti.
Gözlerini tekrar çiçeklere çevirirken yarının bir an önce gelmesi için sabırsızlandığını hissetti. Ne yapacağını tam olarak bilmese de, ve hatta biraz korksa da.
-
Bu kitabi baya seviyorum manyak olcam,,
Narsist falan degilimdir umarim ins amin
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hate The Way / ❝Drarry❞
Fiksi PenggemarEven after everything we been through, thought i was the one with all the issues. ^Bu kurgu anksiyete, yeme bozukluğu gibi tetikleyici unsurlar içerir. Lütfen sizi olumsuz etkileyeceğini düşünüyorsanız okumayın.