XIV. • ● Baş Melekler.

610 36 22
                                    

۰ • ●

Gecenin koyuluğunu adeta üzerine bir elbise gibi alan yıldızlar, gökyüzünde görünmemekte oldukça ısrarcıydı. Başını yukarıya kaldırdı ve soğuk rüzgarın tüm suratını yalamasına izin verdi. Güneşten ziyade, gece onu sakinleştiriyor ve mantık mekanizmasını devreye sokuyordu.

Parmakları terasın gümüş rengi soğuk demirliklerini buldu ve güçlü bir şekilde sıktı. Daha çok daha çok ve daha çok... Öfkesini bir demiri bükecek kuvvette göstermekte ısrarcıydı. Çıplak ayakları soğuk zemine yaslandığında bile, içinde korlanırcasına yanan ateş sönmüyordu. Öfkesi, turkuaz rengi gözlerinden fırlayacak ve bir ejderha formunu alacak gibi ansızın pusuda bekliyordu.

Gümüş rengi tepsisiyle koridorun solunda beliren Victoria, endişeli adımlarla buraya doğru gelen adama baktı, Martin'e... Üzerinde haki yeşili bir gömlek vardı, omuzlarında vatkaları olan. Siyah bir pantolonu, siyah çerçeveli gözlükleri ve bakışlarını ısrarlıca kaçırdığı buz mavisi gözleri. İki gün önce kopan kıyametten Victoria da haberdardı ve Martin'i bir an öldüreceğini sanmıştı...

"Hoş geldiniz, Martin."

Martin, elinde tuttuğu kitabı arkasında sakladı ve başıyla ona selam verdi. "Merhaba Victoria, Alexi Sama içeride mi?"

"Sizi bekliyor."

"Sevindim, girebilir miyim?"

Martin, Victoria önünden çekilmesi için uygun bir ikazda bulunduğunda, Victoria geriye çekilmiş ve ikinci bir kıyametin kopmasından korkarcasına endişeli gözlerle Martin'in arkasından bakmıştı.

Martin, içeriye davet edildiğinde gözleri direk onu aradı, Alexi'yi...

Siyah tül perdelerin mahremiyetinde gizlenen terası göz ucuyla nihayet görebilmişti. Oradaydı... Çıplak ayaklarıyla, upuzun boyuyla ve tüm ihtişamıyla orada dikiliyordu. Kızıl bir gölgeyi anımsatan saçları beline kadar uzanıyor ve parmakları terasın demirliklerine sıkıca tutunuyordu.

Martin, daha ağzını açamadan Alexi, göz ucuyla ona baktı.

"Sonunda gelebildin Martin."

Martin, başını aşağıya eğdi.

"Sizin için uygun zamanı bekledim."

"Otur lütfen. İkimize birer kadeh koy, geliyorum."

Martin, emire itaat edercesine içki zulasına yönelmiş ve kendileri için birer kadeh çıkartmıştı. Hareketleri ölümün yavaşlığını anımsatacak kadar sakindi. Viskinin kadehe dolarken çıkarttığı ses, odada yankılanan tek sesti.

Alexi, terastan çıktığında gözleri uykusuzluktan adeta çökmüş gibiydi. Martin'e oturacağı yeri göstermiş ve tam da karşısına kendisi kurulmuştu. Martin, kadehi ona uzattığında eline aldı ve elinde birkaç defa çevirdi.

"Nasılsın Martin, her şey yolunda mı?"

Martin, bu sorunun cevabını tabii ki biliyordu. Alexi'yi öfkelendirmişti ve asla bu durumdan memnun değildi.

"İyi olacağım Alexi Sama, sizler nasılsınız?"

Alexi'nin turkuaz rengi gözlerinde öfke vardı, güven kırıklığı vardı. Sanki sadakatine hançer batırmış bir adamı karşısına almış ve bunu neden yaptığını sorgular gibiydi.

"İyi değilim, kafamın içinde susmayan sesler ve cevaplanamayan tonlarca soru var. Bana her şeyi açıkla, Martin. Yalansız ve tüm çıplaklığı ile." Düşünceleri karışıktı, anlamak ve öğrenmek istediği şeyler vardı. Risus'a ne olmuştu ve Martin bunu nereden biliyordu? Alexi'nin sesi havaya karışarak Martin'in kulağına doldu. "Risus ile alakalı neler olduğunu bilmek istiyorum."

Vampirliğin Birinci Kuralı: WON.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin