XLI. • ● Son şans.

65 33 23
                                    

۰ • ●

Gözlerini araladığında, karşısında gördüğü manzara tanıdık değildi. Yaslandığı zeminden doğruldu ve bacaklarında kalmayan gücü yüzünden yere düştü.

"Kendini zorlama."

Bu sesin sahibi aradı aradı... ve zihni sonunda buldu!

Alexi Lander gelmişti, haftalar sonra...

Craly, saçlarının oluşturduğu o kalabalık arasından onu seçmeye çalıştı ve nihayet görüşü netleşti. Üzerinde füme rengi gömleği ve aynı renk pantolonu vardı. Kasları oldukça belirgindi ve geniş omuzlarıyla gömleği zorlanıyor gibiydi. Buradan bakıldığında gerçek bir yunan heykelini andırıyordu. Kırmızı saçlarını arkasından toplamıştı. Onu uzunca süredir görmüyordu. 

Elinde tuttuğu kristal kadehin içindeki kanın kokusunu hemen almıştı fakat ona uzanmaya bile hali yoktu. Yeniden rüya görüp görmediğini düşündü fakat bu sefer her şey acımasızca gerçekti. Özellikle ona nefretle bakan, delici turkuaz rengi bakışlar...

"Ne arıyorsun burada?" dedi Craly, dudaklarından dökülen kelimeleriyle ve oldukça kısık çıkan sesiyle. "Seni görmek istediğimi nereden çıkarttın?"

"Buraya gelme amacım, senin beni görmek isteyip istememen değildi. Ben seni görmek istediğim için geldim."

Craly, histerik bir kahkaha attı.

"Sen ve senin aptal isteklerin..." sol elini demir parmaklıklara doladı ve kendisini ileriye doğru çekti. Ardından dizlerinin üzerinde yükseldi ve Alexi'nin karşısında durdu. Turkuaz rengi gözler, ona yukarıdan acınası bir bakış atmıştı.

"Çok kötü gözüküyorsun."

"Haber verseydin, öncesinde hazırlanırdım." Craly, gülümsedi. "Beni getirdiğin şu hale bir bak."

"Seni ben değil, sen bu hale getirdin." Alexi, dizlerini kırdı ve Craly'nin boyuna eğildi. "Eğer akıllı olsaydın bunların hiçbiri olmayacaktı."

"Akıl kavramlarımız pek uyuşmuyor olacak ki..." Craly, parmaklıkları tuttu ve dudaklarını öne çıkarttı. "Senden daha zeki olduğumu hala kabul edemedin."

"Evet şu meşhur zekan seni buraya hapsetti. Ne üzücü değil mi?"

Craly, başını öne eğdi ve aynı hızla yeniden kaldırdı.

"Defol buradan!"

"Öncelikle bana emir vermeyi kes." Alexi, onu çenesinden yakaladı ve suratını, demir parmaklıklara çarptı. Craly, acıyla inledi ve dudağından sızan kan, çenesine doğru yol aldı.

"Buraya senin akıllanıp akıllanmadığına bakmak için geldim. Seninle konuşacak hiçbir şeyim yok."

"Ne tesadüf benimde!" Craly, çenesini kurtarmak için hamle yaptı fakat başarısız oldu. Alexi'nin gözlerinde öfke vardı, daha önce hiç tanıklık edemediği kadar büyük bir öfke.

Craly, işaret parmağıyla dudağından sızan kanı yakaladı ve ona tiksinerek baktı. Kendi kanını görmekten asla haz etmiyordu. "Bana hala kızgınsın değil mi?" dedi gözlerini onun gözlerine dikerken. "O küçük kızı öldürdüğüm için."

Alexi'nin aklına Rosanne düştü ve parmaklarına yayılan öfke, onun çenesini daha sert sıkmasını sağladı. Rosanne'nin o acı dolu çığlığı ve Craly'nin yüzündeki zafer gülümsemesi... Öfkesi, ellerinden her an kayıp düşecek bir vazo gibiydi ve bir anda her şey paramparça olabilirdi.

"Onu öldürdüğün için seni asla affedemiyorum fakat konumuz bu değil."

"Hayır hayır..." dedi Craly. "Hazır konusu gelmişken, tekrar söylemek istiyorum. Sakın yanlış bir düşünceye düşme ve aksini iddia etme. Asla pişman değilim, Alexi. Bugün ellerimde olsa, bugün yine öldürürüm."

Vampirliğin Birinci Kuralı: WON.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin