XV. • ● Antlaşma.

611 35 14
                                    

۰ • ●

Baş meleğin söyledikleri bir tilki edasıyla zihninin tüm çeperlerinde sessizce dolaşıyordu. O kadar sessizdi ki aynı bir düşmanın, kurbanına yaklaşırken attığı ölüm adımları gibiydi. Önündeki kitaplara baktı, ardından kapağını gürültüyle kapattı. Okuma gözlüğünü bir köşeye fırlattı ve parmaklarını saçlarından geçirip, olası bir güçle sıktı.

O sırada bir ses duydu. Pencere kendi kendine aralanmış ve karanlık bahçelerin gizemini üzerine adeta bir elbise olarak giyinmiş bir kelebek, içeriye girmişti. Normal bir kelebeğe göre boyutu fazlaca büyüktü. Yelpaze gibi açtığı kanatlarına bir ressamın ustaca fırlattığı renkler dizilmişti. Pembe, siyah, mor ve turuncu. Odanın içinde birkaç tur attıktan sonra Alexi tümüyle ona döndü. Tam ileriye doğru uzanıyordu ki... Bir anda küçük bir ses duyuldu ve etrafı beyaz bir duman kapladı.

Gözlerini istemsizce kapatıp açtı. Ayakta dikilen muazzam güzellikteki kadını gördüğünde adeta şaşkınlıktan donakalmıştı. Uzun bacaklarını güzelce saran siyah bir eteği vardı. Üzerinde lacivert renkli bustiyeri ve omuzlarının aşağısından yerlere kadar uzanan siyah pelerini ile oldukça güzel ve gizemli duruyordu. Uzun, antrasit renkli saçlarının arasına karışmış birkaç yaprağı silkeledi. Gözleri açık kehribar rengiydi ve bakışları ne bir insanı ne de bir vampiri andırıyordu. Zaten kendisi de insan olamayacak kadar garip görünüşlüydü. Kurtları andıran uzun dik kulakları ve bir tilkininki kadar kabarık dokuz tane kuyruğu vardı.

"Merhaba Alexi-Sama, sanırım beni beklemiyordunuz."

Alexi, aksini düşünmediğini belli edercesine kaşlarını çattı. "Sen de kimsin?"

Kadın, parmak uçlarında yükseldi ve odadaki kokuyu almak için biraz duraksadı. "Tarçın kokusu ve sandal ağacı... Çok severim, izin verin lütfen." Kadın, bir adımıyla Alexi'nin dibinde bitti ve parmaklarını, onun göğsüne yaslayıp boynuna doğru uzandı. Alexi kendisini geri çekmeye kalmadan, kadın onu yakalamış ve koklamıştı.

"Sizden geldiğini biliyordum. Yanlış anlamayın, tilkiler olarak koklama iç güdümüz gereğinden fazladır."

Alexi, kadını nazikçe itti ve aynı soruyu yineledi. "Kimsin?"

"Ben Gumiho, bir şekil değiştirenim. İstediğim her kılığa girebilirim. Kedi, kuzgun, aslan, at ya da gördüğünüz gibi bir kelebek. Soyumuzdan kimse kalmadı, kalanlar da bildiğiniz üzere lanetli."

Gumiho kuyruklarını kabarttı ve kulaklarını kaldırdı. "Yeryüzündeki şekil değiştirenlerin hepsi yok oldu. Cennette olanlar baş meleklerin hizmetinde, cehennemde olanlar ise cehennemin beşinci katında zincirli olarak bekliyorlar. Her şekil değiştirenin bir ruh hayvanı olur, ancak insan formunda normal görünür. Cehennemdeki şekil değiştirenler ise ruh hayvanlarının birtakım özelliklerini insan formundayken taşımaya devam ederler." Gumiho kuyruklarından birini eline aldı ve sıvazladı. "Tıpkı benim gibi."

"Anlıyorum, sanırım seni baş meleklerden biri gönderdi."

"Evet, buraya Baş melek Leonora tarafından bizzat gönderildim. Kendisi gerçekten muazzam biri."

O an Alexi'nin beynindeki yapboz yeniden paramparça olmuştu. Bir baş melek nasıl kanunları ihlal ederek, bir cehennem yaratığını vampirlerin hizmetine verebilirdi? Alexi bunu oldukça şüpheli buldu fakat Gumiho'yu ürkütmemek için herhangi bir şey söylemedi.

"Öyle olmalı fakat bana neden yardımcı olmak istediğini anlayamadım. Ben bir vampirim ve baş melekler, vampirlerden haz etmez." Alexi kadehine doldurduğu kanı yudumlarken, kalçasını masaya yaslayıp Gumiho'yu izlemeye başlamıştı.

Vampirliğin Birinci Kuralı: WON.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin