XXIII. • ● Öfke.

640 34 31
                                    

۰ • ●

Karanlık ve Kan...

Vampirleri tanımlayan iki kelime buydu.

Onlar karanlığın hükümdarı,

Kanın ise köleleriydi.

Elinde tuttuğu içi kan dolu kadehi bir hamlede bitirdi ve kadehi öfkeyle odanın bir köşesine fırlattı. Binlerce parçalara ayrılan kadehin parçaları, odanın her bir yerine saçılmıştı. Ayağıyla bastığında altında parçalanan cam kırıklıkları kadar paramparçaydı kalbi. Üzgündü, mutsuzdu ve ilk defa gücünü kaybetmiş gibi hissediyordu.

"Onu öldüreceğim!" öfkeyle bakan turkuaz rengi gözleri bir noktaya odaklandığında, Leonora telaşla oturduğu yerden ayağa kalktı.

"Onu öldüreceğim, hatta parçalarına ayıracağım! O lanet, ölmeyi hak ediyor."

"Yapmamalısın." Leonora, onu durdurmak için önünde buzdan bir duvara dönüşse de faydasızdı. Sevdiği ve değer verdiği birinin ellerinden kayıp gitmesinin onda yarattığı yıkım bir kenara dursun, tüm gücünü sarsacak bir şey yapmasına izin vermek onu yıkmıştı.

Onun gitmesine izin vermişti. Hiçbir şey olmamış gibi çıkıp gitmesine izin vermişti.

"Onu öldürmezsem bu öfke asla dinmeyecek Leonora." Turkuaz rengi gözleri, şimdi narin bir edayla karşısında dikilen kadını, baş meleği buldu. "O yüzden sakın beni durdurma."

"Bunu yaparak eline ne geçecek zannediyorsun? Baş meleklerle yaptığın anlaşmayı unuttun mu?

"Anlaşma mı?" dedi tükürür gibi bir elini saçlarından geçirdi. "Biliyor musun? Sikimde bile değil."

"Yapma, pişman olacaksın."

"Ne için? Onu öldüreceğim için mi? Her parçasını zevkle birbirinden ayıracağım için mi? Belki yıllardır içimde baş gösteren bu öfkeyi dindirmenin nihayet bir yolunu bulmuşumdur? Belki onu öldürerek tüm insanlığa bir faydam dokunur! Belki onu öldürürsem annem ve ablamın acısı son bulur."

"Sen duygularınla hareket etmemen gerektiğini bilecek kadar zeki bir adamsın."

Leonora, onu teskin edercesine sakin konuşuyor ve iki elini göğsüne yaslayıp ona büyü kelimeleri fısıldıyordu. "Sadece sakinleş ve gitmesine izin ver."

"Rosanne..." dedi Alexi, titreyen sesiyle. "Onu öldürdü ve ben buna engel olamadım. Onu öldürmesine yalnızca tanıklık ettim. Rosanne'ye verdiğim sözü tutamadım, onu koruyamadım!"

"Senin suçun değildi!"

Leonora sesini yükselttiğinde, Alexi ona bakmıştı.

"Hiçbir şey senin suçun değildi. Annenin ve ablanın ölmesi de öyle. Kendini suçlamayı bırak artık. Geçmişle yaşa ama geçmişinde yaşama Alexi. Sen bir konsey başkanısın, Vampir üst kurulunda yerin var. Kral olmak için emin adımlarla ilerliyorsun ve duygularınla hareket etmek sana ne katabilir zannediyorsun?" Leonora başını hayır anlamında iki yana salladı. "O kadını öldürmek sana hiçbir şey kazandırmayacak. Rosanne veya annen..." yutkundu. "Ablan da geri gelmeyecek. Yalnızca ölü ve çürümüş bir bedenle kalacaksın. Belki sonra bir pişmanlık yaşayacaksın ve tüm bunların geri dönüşü olmayacak, yapma!"

Alexi'nin göğsü öfkeyle inip kalkıyordu. Leonora'dan bir adım uzaklaştı ve kütüphanenin önünde duran masasının oraya doğru yol aldı. Üzerinde okuma gözlüğü ve araştırmalar sonucu not aldığı kitapları vardı.

"Yapmayayım öyle mi?" dedi Alexi. Ardından öfkeyle masaya vurdu ve masa iki parçaya bölünüp, gürültüyle yere düştü.

"Kahretsin kahretsin, kahretsin! Küçük bir çocuktan ne istemiş olabilir ki? Sırf ona değer veriyorum diye onu öldürdü!"

Vampirliğin Birinci Kuralı: WON.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin