XVI. • ● Varflror.

650 35 14
                                    

۰ • ●

Geçmiş.

Kalın, siyah gövdeli ağaca sıkıca tutundu ve gücünü ayaklarına verip, kendisini yukarıya doğru ittirdi. Ürkekçe asılı duran bir dala tutunduğunda korkusuzca kendisini bıraktı ve dalın kırılması ile beraber adeta yere çakıldı.

"Kahretsin."

Üzerine giyindiği beyaz rengi pantolonu adeta çamura bulanmıştı. Lila rengi saçlarını tam tepeden topuz yaptığı için şanslı olduğunu düşündü. Aksi halde saçları da çamura bulanabilirdi.

"Karanlık ormandan nefret ediyorum."

"Baştan alacağız, pes etmek yok."

Sandra, gözlerini omzunun gerisinden onu izleyen kadına çevirdi. "Olmuyor."

"Burada büyü güçlerin değil, beden gücün konuşuyor tatlım. Bu yüzden 'olmuyor'u bir cevap olarak kabul edemeyiz. Daha çok 'beceremiyorum' demelisin."

Daniel'in alaycı kahkahası, karanlık ormanda gürültüyle yankılanmıştı. Karanlık ormanın bir özelliği, buraya gelen doğaüstü yaratıkların gücünü yitirmesiydi. Burada büyü, sihir ve olağanüstü güçler işlemiyordu. Daniel'in cam yeşili gözleri, karanlıkta adeta bir bilye misali parlıyordu. Kollarını göğsünde kavuşturdu ve bedenini bir ağacın gövdesine yasladı. Suratında yer edinen alaycı gülümseme ile kardeşi Sandra'yı izlemeye koyulmuştu.

"Çok komiksin, kolaysa gel sen dene. Büyü güçlerin olmadan bir halta yaramayacağını izlemek bana keyif verecek." 

Sandra, aynı gülümsemeyi ona bahşetti fakat arada bir fark vardı. Sandra, sinirinden ağlamak üzereydi. Daniel'ı görmezden geldi ve beden gücünü kullanarak yeniden bir ağaca tırmanmaya çalıştı. Eğer ağacın en tepesine çıkabilirse, babasının ona hediye ettiği ok ve yayı kullanabilir, daha güzel nişan alabilirdi.

Bu hırs, damarlarında adeta bir kan misali dolaşırken... Bir ayağını ağacın çıkıntılı gövdesine yasladı ve kendisini yukarıya doğru itti. Tam düşmeyeceğinden emin olacaktı ki... Ayağı, tutunduğu yerden kaydı ve bedeni kendisini istemsizce boşluğa bıraktı. Bu seferki düşüşü oldukça sertti. Eğer bir insan olsaydı, muhtemelen kolu ve kalçası çoktan kırılmıştı.

Daniel, acıyan gözlerle kardeşi Sandra'yı izliyordu. Kendisi zorlu eğitimlerden geçmişti fakat Sandra kadar mızmız değildi. "Yaratılışımız gereği..." diye başladı söze. Ardından pantolonunu birazcık yukarıya çekti. Yanında bulunan ağacın en sağlam tarafına tutundu ve kendisini tek bir hamlede yukarıya çekti. Bunun için olağandışı bir çaba sarf etmesi gerekmemişti. Yalnızca sağlam olduğunu düşündüğü bir ağacın dalına tutundu ve üzerine oturdu. 

"Bedenlerimiz fazlasıyla esnek değil, bunun farkındayım. Fakat bu demek değildir ki bir vampir kadar atik olamazsın."

Gözleri, meraklı bakışlarıyla onu inceleyen Lucia'yı bulduğunda kadın gizli emri fark etmişçesine Daniel'a doğru ilerledi. Elindeki ok ve yayı ona doğru fırlattığında, Daniel onları havada kaptı. Çivit mavisi yayı eline aldı ve zehirli oku, yayın teline yerleştirdi. Tek gözünü kapattı ve karanlıkta bir mücevher misali parlayan hedefi buldu.

"Büyü güçlerin her zaman sana yardımcı olmayabilir. Beden gücün ne kadar kuvvetliyse o kadar şanslısın. Benim gibi önce yukarıya tırmanacaksın, sonra o çelik yayın soğukluğunu parmaklarının arasında hissedeceksin. Oku güzelce yerleştireceksin ve tek gözünü kapatıp, hedefi işaretleyeceksin. Sonra boom..." Ok, yayın esaretinden kurtulduğunda, Daniel gözlerini kıstı ve Sandra'ya bakıp gülümsedi. "Oku yayın esaretinden kurtaracak ve hedefi vuracaksın, bu kadar."

Vampirliğin Birinci Kuralı: WON.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin