Gülben Ergen - Süpriz
-Alaz-
İyi mi babamdan da paparayı yedik. Murat ve ben Tom ve Jerry gibiydik. O kaçıyor ben kovalıyordum."Murat sus bir be... Canım burnumda zaten... Bu gidişle hesabı sen ödeyeceksin."
Murat yayvan yayvan "Ama sen de çok asabisin kuzen. Sakin ol. Ne o kız arkadaşından ayrılınca sinir mi bastı. Çok mu özledin onu?" dedi sırıtarak.
Yahu bu Murat ne zamandan beri bu kadar gevşek oldu aklım bir türlü almıyor. Ancak son saf ettiği cümle bardağı taşıran son damlaydı. Tam da bir güzel yakalamıştım, dün akşamdan beri yüklenen enerjimi onun ağzını burnunu eline vererek yok edecektim ki hevesim kursağımda kaldı. Nihal sultan yine mevzuya müdahil oldu. Anne söz önce şöyle bir tur attıra attıra döveyim sonra ben teyzemin gönlünü alacağım merak etme. Onu iki haftalık Bahamalara tatile yollayacağım, sen arada kalmayacaksın... Mecburen bıraktım tabii ki ama çok pis bilenmiştim ve bunun acısını misliyle çıkaracaktım.
Hepimiz görev yerlerimize döndük. O esnada Hasan amca üç kişinin Haldun amcayı görmeye geldiğini söyledi. İyi de onun için neden buraya kadar gelsinler ki? Acil bir vukuat mı vardı ya da önemli bir olay. İçime bir kurt düşmedi değil ama bir yandan da korkutucu veya kötü bir durumun haberinim gelmemiş olmasını diliyordum.
Gelenleri dikkatle tepeden tırnağa süzdüm. Üç kişiydiler. İkisi kırklı yaşlarının ortalarında, kardeş oldukları çok belli olan, bayağı da kelli felli insanlardı. Diğeri ise otuzlu yaşlarına yakın, boylu boslu, esmer, sakallı biraz kaba bir cüsseye sahipti. Az biraz Hanzo'yu andırıyordu dersem abartmış olmazdım. Yani o derece...
Haldun amca ve babam hanımlardan ayrı bir köşe takımında oturuyordu. Hasan amca bu beklenmedik ziyaretçileri babamların yanına getirdi. Babamlar ayaklandı. Haldun amca "Hoş geldiniz, sizinle telefonda görüşen bendim. Adım Haldun" dedi ve babamı işaret ederek sözlerini sürdürdü. "Bu beyefendi de can dostum Sedat. Bizi sormuşsunuz etrafa."
"Hoş bulduk benim adım da Mehmet. Bu da kardeşim Mahir. Biz Hazal'ın amcalarıyız."
Yanındaki genci gösterek "Bu arkadaş da Serkan Hazal'ın nişanlısı" dedi ve herkesin üstüne meteor düştü.
Etrafı birden sessizlik kapladı. Tüm gözler bu üçlünün üzerindeydi ve belli ki herkes bu sahte nişanlıya dalma, uçma hesabı yapıyordu. Ben mi? Bense Murat'ı çoktan unutmuş bu sahtekarı nasıl da etkili döverek etkisiz hale getiririmin planlarına çoktan dalmıştım. Hayalimde adamın ne kırılmadık kemiğini mi bıraktım ne de yumruklamadığım yerini bıraktım. En son bir korsan misali gemiden denize atıyordum. Kendime menevişin kızgın ve şaşkın ve sitemli sesiyle geldim.
"Benim nişanlım yok sizi de ilk defa görüyorum. Haldun amca neden buraya çağırdınız?" dedi.
Sözde nişanlı işte o anda Hazal'ı fark etti. Yüzündeki iğrenç gülümsemenin ortasına yumruğumu oturtmamak için kendiğimi zor tutarken amcalar da ayağa kalkmaya Hazal'a doğru yönlenmeye meylederken benim menevişin yüz ifadesi tam görülmelikti. Kaşlarını sıkmış, düşmanca bakışları korkutucu bir hal almıştı. Belli ki amcalar bu bakıştan çekinmişlerdi ve tekrar yerlerine oturmuşlardı. Ama o sözde nişanlı yok muydu, neredeyse ağzından salya akacaktı. Ulan şerefsiz çek lan o pis gözlerini menevişimin üzerinden.
Hazal ayaklanmak için hamle yaptı. Ayağını basamayınca sendeledi. Canı yandığı belliydi. Tuttum onu kolundan. Nişanlı müsvettisi de yerinden kalkarak "Bırak onu! Çek elini nişanlımın üzerinden" diye böğürdü.
"Ne dedin sen?" dedim ve "Eda!" diye seslendim.
Herkes donmuş kalmıştı. Eda ve Zeynep kendilerine gelip Hazal'ın yanına geldiler. Menevişi onlara bırakıp sözde nişanlının yanına gittim. Kızgın boğadan beterdim ama karşımdaki lavuk da çok sinirliydi. Ama bana sökmezdi. Aslana bir çakal neylerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AşkYaka
RomanceRuhum bütünüyle rengarenk. Hayatı tam anlamıyla dolu dizgin yaşamayı severim. Tüm canlılığıyla anı yaşamayı, eğlenmeyi tercih ederim. Keyfime düşkün bir karakterim yok ama hayatın keyifli yanlarına meyletmek içimde var. *** Gördüğüm bir kıl yumağıyd...