Anlaşma

221 57 116
                                    

Kargo-Seninle Başım Dertte

-Alaz-
Usul usul yanına yaklaştım. Gözlerindeki dehşet ve kaygı ifadesi o capcanlı yüzünü soldurmaya yetmişti. Pek belli etmemeye çalışsa da vücudu tir tir titriyordu. Yaşadığı bu olay korkunçtu. Ya Serkan denen o şerefsiz  amacına ulaşsaydı bunu düşündükçe dünyayı yakasım geliyordu. Adi pislik!.. Ben senin...

Meneviş gözlüm ürkek bir ceylan gibi yastıklara sokulmuştu. Göğsü hala hızla inip kalkıyordu. İçimden ona sımsıkı sarılmak geliyordu. Korkma geçti, o herif sana bir daha asla dokunamayacak demek istiyordum. Onu göğsüme yatırıp saçlarını şefkatle okşama arzusuyla yanıp tutuşuyordum. Kendimi topladım. Ona kızgın olduğumu anlaması gerekiyordu.

"Sana dışarı çıkma demiştim değil mi?"

Küçük yaramaz bir kız edasıyla cevap verdi. "Şeyy.. Ama çok sıkılmıştım. Hava almak için..."

"O herif tehlikeli demiştim. En azından benden haber gelene kadar beklemen gerekiyordu."

"Haber mi? Ne haberi"

"O omurgasızı paketlediğim haberini."

"Paketlemek?"

"Hediye paketi gibi... Hani üstünü jelatinle sarar gibi..."

"Sen ne diyorsun. Eşkiya mısın?"

"Asıl eşkiya o seni kaçırmaya çalışan pislik. Hem korkma bir şey yapmayacaktım. Postaya koyup geldiği yere gönderecektim. Tahahütlü... Sen şimdi anlat bakalım neden İstanbul'a dönmeyi düşünüyorsun?"

"Demek konuştuklarımı duydun."

"Kulaklarım sağlamdır."

"Ona ne şüphe."

"Hadi konuyu dağıtma bakalım. Dökül."

"Bu kadar rezillik yetmedi mi? İki günde size neler yaşattım. Hepsi benim yüzümden. Huzurunuzu bozdum."

"Bunu da nereden çıkardın? Bizden herhangi birinin ağzından böyle bir şey çıktı mı?"

"Hayır."

"İma mı edildi?"

"Hayır aksine, çok kucaklayıcı davrandınız bana."

Bu sözü söylemesiyle onu kucakladıklarım aklıma geldi. İçimi bir hoşluk kaplamıştı. Ama ciddiyetimden taviz veremezdim.

"Eee.. O halde?.."

"Ama benim içime sinmiyor böyle."

"Su iç ya da soda vereyim."

"Beni güldüremezsin. Kötü espriydi bir kere."

Ona biraz daha yaklaştım. Hafif bir tebessümle sesimi kısarak sanki ona ilk defa duyacağı bir sır verir gibi bir tavra girerek konuştum. Bir yandan da hafif bir dokunuşla başparmağımı yaralı dudağının üstüne değdirdim."Acıyor mu?" diye sordum. İri iri açılmış meneviş gözleriyle bana bakarak önce hayır sonrada evet anlamında kafasını salladı.

İçimden o minicik yaranın acısını bir şekilde dindirmenin yolunu bulabilmeyi diliyordum. Sonra şefkatle parmağımı dudağının diğer ucuna doğru sürükledim. Dudakları yanıyordu. Sıcacıktı.

Aniden dudaklarım onun dudaklarına doğru çekildi. Ama kendimi tutmalıydım. İrademe komut vererek güçlükle ipleri elime almayı başardım ve sonra...

"En azından artık bedenin titremiyor" dedim ve gözlerimi dudaklarına keskin bir bakışla çevirerek "Dudakların solmuştu. Şimdi daha kırmızı. Kiraz gibi... Seni sakinleştirdim."

AşkYakaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin