20. Bölüm

25 7 17
                                    

(EYLÜL'ÜN SON HAFTASI 2018 PAZARTESİ)

Utku gözünü açtığında güneş pencereden doğru yüzüne vuruyordu. Diş dolgusu yaptıralı 1 hafta olmuştu. Üzerini değiştirip salona geçti. Babası telefondan haber okuyordu.

- Günaydın baba.

Diyerek yanına oturdu.

- Günaydın prensesim.

- Ne okuyorsun?

- İşe gitmeden genel bir haber turu yaptım. Annen ne odayı topluyor.

- Kahvaltı hazır değil di mi?

- Hayır.

- Ben gidip ay suyu koyayım.

- Kızım. Şu an ne olsaydı yüzün gülerdi bakalım?

- Nasıl?

- 1 haftadır çok mutsuzsun.

- Ya evet. Dolgu yüzünden annem hiç tatlı yememe izin vermiyor.

- Çok mu istiyorsun?

- İstesem de çikolatalar çok sert ve yapışkan.

- Ama bizim bakkala yeni bir marka gelmiş.

- Neee, eeee?

- Yumuşak, kek gibi. Bence dişine bir zararı olmaz. Sonra fırçalarsın hem.

- Baba olur valla. Şimdi alabilir misin, lütfen. Kahvaltıyı hazırlarken yerim. Ama anneme söyleme olur mu?

- Peki. Bu bizim minik sırrımız olsun.

- Neler oluyor bakalım fısır fısır?

Annesi odadan çıkmış, meraklı gözlerle onlara bakıyordu.

- Bir şey yok Merve. Telefon gözümü acıttı. İr gazete alıp haberlere bakacağım. 5 dakikaya gelirim.

Merve sanki olacakları hissetmiş gibi gitmesini istemedi.

- Televizyondan dinlersin. Gitme şimdi.

- Hava alırım hem biraz. Hava çok güzel. Hemen döneceğim.

Diyerek karısını yanağından öptü ve ona sarıldı.

- Rahatla biraz Merve.

- Tamam.

Merve'nin içi huzursuzdu. Eşinin, Ali'nin yüzündeki o masum gülümseme zihnine kazındı. İçine işledi. Özleri, gözleri bir tuhaftı Ali'nin. Sanki veda eder gibilerdi. Ali üzerini giyinip kapıdan çıktı. Bakkal karşıdaydı. 1 tane çikolata ve gazete aldı.

- Selamun aleyküm Ahmet amca.

- Aleyküm selam Ali. Ne lazımdı?

- Şu yeni gelen çikolata ile bir gazete.

- Al bakalım.

- Tamam, borcum ne kadar?

- 3 TL.

Ali parayı ödemiş, karşıdan karşıya geçerek eve gidecekti. Tam adımını atmıştı ki... Son model bir araba son hızda sokağın başında belirdi. Sadece 1-2 metre sonra evde olacakken hızla Ali'ye çarptı. Onu 5 metre ileriye savurdu. Sonra da kaçıp gitti. Bakkal Ahmet hemen sese çıkıp baktı. Arabayı gördü. Ama plakası yoktu. Utku annesi ile kahvaltı hazırlıyordu. Ve heyecanını gizlemeye çalışarak babasını bekliyordu. Aniden bir gürültü duydu. Annesi ile hemen camdan baktılar. Ama hiçbir şey göremediler. Bir kalabalık vardı sadece çığlık çığlığa. Kapıdan çıkıp olanı gördüklerinde, annesi sadece şunu söyleyebildi.

- Öldü mü?

Orada bulunanlar nabzına baktılar. Atmıyordu. Kalp masajı ve bazı ilk yardımları uyguladılar ambulans gelene dek. Ama çoktan ölmüştü. Yanında ise poşetten savrulmuş gazete ve çikolata duruyordu. Merve o an an bayıldı. Utku donakalmıştı. Ne hastanede ne de cenazede tek kelime edemedi. Annesine söylemeyi düşünüp daha sonra vazgeçti. Aradan 2 ay geçti. Annesi resmen ölü gibiydi. Yemiyor, içmiyor, konuşmuyordu. Utku okuldan izin almıştı. Lise 1'deydi. Zamanla annesi hayata döndü. Ama ruhu burada değildi sanki. Ali ile ölmüştü o da. Utku ise annesinin yanında güçlü duruyor ama her yalnız kalışında ağlıyordu. Annesi işe başlamak zorunda kaldı. Çünkü faturaları ödeyemiyor, evin ihtiyaçlarını karşılayamıyorlardı. Gelen yardımlar da artık yetmiyordu. Annesi de aşağı mahalledeki giysi dükkanında işe girdi. Müşterilerle ilgilenip dükkanı temizliyordu. Yaşı daha 35'ti. Utku da hem okuyor hem de işlerde annesine yardım ediyordu. Okul çıkışı da her gün olduğu gibi babasının yanına gitti. Başucuna oturdu.

- Baba, babam... Her gece rüyama giriyorsun. Dayanamıyorum artık. Bende gelsem ya yanına. Olmaz mı? Baba aklım almıyor. O mahallede, o kadar lüks bir arabanın o hızda ne işi vardı? Bir araba mahallenin sokaklarında normalde bu kadar hızlı sürmezdi. Hem, neden durup sana yardım etmedi? Baba belki hepsi tesadüf ve mantıklı bir açıklaması vardır. Ama bunun yok. Neden plakası yerinde yoktu?

💫💫💫

BULUTKU (Kitap Oluyor)1( YILDIZLARIN DANSI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin