Bulut, çoktan uyanıp etrafı toplamıştı. Utku ve Sütlü Kahve ise hala uyuyordu. Bulut onları uyandırmanın eğlenceli bir yolunu biliyordu. Küçük bir bardak suyu hafifçe yüzlerine dökerek
- Yağmur yağıyor kaçınnnn....
Diye bağırmaya başladı. Utku ne olduğunu bile anlayamadan Bulut'un kahkahalarını duydu.
- Çok eğlendin dimi, yani başın göğe erdi?
- Napayım saat 12 hala uyanmadın.
- Seslenmeyi denedin mi?
- İki saattir iş yapıyorum burada. O sese uyanmadıysan...
- Neyse, niye toparladın ki?
- Kalk bugün gezeceğiz, akşama dönüyoruz unuttun mu?
- Doğru ya, tamam ceketimle kediyi alıp geliyorum.
- İleride bekliyorum.
Utku Sütlü Kahve'nin tasmasını bileğine dolamıştı. Onu çantaya koymadan kucağına aldı. Onunda ormanı izlemesini istiyordu.
- Ufaklık kaçarsa?
- Bileğime bağlı tasması sorun yok. Sen Sütlü Kahve'yi bırak da nereye gideceğimizi söylemedin.
- Sürpriz, hatta 2 tane. Sırayla. Şimdi bu yoldan dümdüz yürüyeceğiz, yol bizi gideceğimiz yere ulaştıracak.
- Tamam, öyle olsun.
İnsan böyle bir ormanda ömür boyu yürüse sıkılmazdı. Bu o kadar güzeldi ki. Ağaçlar yemyeşil gökyüzüne kadar uzanıyordu sanki. Rengarenk çiçekler, çeşit çeşit bitkiler, havadaki o muhteşem baş döndüren orman kokusu. Ara ara, cıvıl cıvıl sürü halinde uçuşan kuşlar. Farklı hayvanların çıkardığı sesler, toprak, taşlı bir yolda yürürken çıkan bu ses bile harikaydı. Utku büyülenmişti. Sütlü Kahve ise biraz tedirgindi. Tüm bu sesler onu biraz korkutmuştu.
- İlk kez mi geliyorsun ormana?
- He evet ilk kez. Çok güzelmiş.
- Evet bende hep buraya gelirim.
- Ne güzel.
İkisinin de anlamadığı bir şey oldu o anda. Birbirlerine bakıp gülümsediler. Ama nedenini anlayamadılar. Bu ikisine de iyi gelmişti. Yaklaşık 1 saat yürüdükten sonra tahtadan çitlerle çevrili bir yere geldiler. Bulut kapıyı açarak:
- Hanımlar önden.
- Sağ ol.
Biraz ilerlediler Bulut:
- Sen burada bekle. Ben geliyorum.
Gözden kayboldu. Utku'nun tek duyduğu at kişnemeleriydi. Belli ki bir at çiftliğine gelmişlerdi. Sütlü Kahve çok huzursuzdu.
- Tamam kızım, korkma ben yanındayım.
Sütlü Kahve ona iyice sokuldu. Az sonra Bulut sol elinde siyah, sağ elinde beyaz bir atın eyerini tutarak onlara doğru gelmeye başladı. Utku büyülenmişti. Atlar çok asildi. Bulut onları Utku'ya getirdiğinde...
- Hangisi?
- Ne hangisi?
- Hangisini istersin?
- Beyaz olsun.
- Tamam, bende siyahı aldım o zaman. Hadi bakalım, yolculuk başlasın.
Bulut, binmesi için Utku'ya yardım eder. Onu güzelce atın üzerine yerleştirdikten sonra Sütlü Kahve'yi de önüne koyarlar. Onu da hem Utku'ya hem ata bağlarlar. En son Bulut da kendi atına biner. Ve ağır ağır yola koyulurlar.
- 1. Sürprizin buydu demek.
- Evet, hoşuna gitti mi?
- Evet, çok beğendim. Çok tuhaf ama Sütlü Kahve de çok rahat şu an.
- Valla böyle keyfi her yerde bulamaz, tadını çıkarsın.
- Şimdi nereye gidiyoruz?
- Belki inanmayacaksın ama buraya biraz uzaklıkta bir sahil var. Atlarla oraya gidiyoruz.
- Buraya yakın öyle mi? 2. Sürprizimiz de bu mu?
- Onu orada görürsün. Yan yana böyle gitsek iyi ama hafif hızlanalım atının karnına ayaklarınla hafifçe vur. Ama hafifçe.
- Tamam.
Utku, Bulut'un dediğini yapınca at hafif hızlandı. Bulut da ona yetişti. Atların nallarının toprak yolda çıkardığı ses, hafifçe insanın yüzüne vuran rüzgar, kucağında Sütlü Kahve, yanında Bulutla her şey harikaydı. Bir an babasını bile unutmuştu. Yaklaşık yarım saat sonra sahile yaklaştılar. Utku:
- Gerçekten dalga sesi geliyor.
- Demiştim sana. Hadi biraz daha hızlanalım da karanlığa kalmayalım.
10 dakika sonra sahile vardılar. Bulut inip Utku'ya yardım etti. Atları ileride bir ağaca bağladılar. Sütlü Kahve de Utku'nun kucağındaydı.
- Utku, şimdi gözlerini kapatabilir misin?
- Sürprize mi gidiyoruz?
- Evet.
- Tamam, ama dikkat et de yere düşmeyeyim.
Bulut, Utku'nun gözlerini arkasına geçerek kapattı ve ilerlemeye başladılar. 10 dakika sonra Bulut sordu:
- Hazır mısın?
- Umarım beni suya falan atmazsın.
- Yok canım sende.
- Tamam, sana güveniyorum hazırım.
- Sürprizzzz....
Utku gözlerini açtığında önünde kocaman bir kayık duruyordu.
- Bu muhteşem.
- Evet, şimdi sana bir tur attıracağım.
- Motor mu bu, tur falan?
- Yani lafın gelişi. Seni güzel bir geziye çıkarıyorum.
- Ama bu kocaman 2 küreği çekebilecek misin sen?
- Elbette, siz geçin oturun ben de suya iteyim.
Utku geçip oturdu, Sütlü Kahve de kucağındaydı. Bulut zar zor kayığı suya itti ve kendi de içine atladı.
- Saat kaçtır?
- Şu an 5.
- Hava kararmadan dönelim.
- Tamam, sen bana güven.
Bunu söylerken Bulut bile kendine güvenmiyordu. Bu ucu bucağı görünmeyen denizde, iki tahta küreği saatler boyu çekmek... hangi yöne gideceklerini, nasıl döneceklerini bilmiyordu. Sadece artık Utku2ya aşkını itiraf etmek için unutulmaz bir yol seçmişti. Kim bilir belki de başlarına gelecekler, onlar için bu günü gerçekten unutulmaz yapacaktı.
💫💫💫
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BULUTKU (Kitap Oluyor)1( YILDIZLARIN DANSI)
ChickLitBulutku macerası başlıyor hazır mısınız? Utku sıradan olduğunu düşünüyordu ve bu sıradan hayatı kabullenmişti, aşık olmak hiç hesabında yoktu. Aşk ve gerçekler hep böyle midir? Aşk bize gerçeklerle, gerçekleriyle mi gelir? Hayatımızdaki perdeleri ka...