( Bazı aşklar masumdur. Bazıları ise günahkar. Onların aşkı masumdu. Onlar masumdu. Böyle olmamalıydı. Seven sevilmeli, özleyen kavuşmalıydı. Herkes mutlu olmalıydı. Hayır, böyle olmamalıydı...)
'' HOŞ GELDİN, İYİ OKUMALAR''Bu nasıl bir aşktı. O gözünü açmadığı her an Bulut'un dünyasındaki renkler de birer birer soluyordu. Siyaha dönerken gökyüzü, ağaçlar, çiçekler de griye dönüyordu. Onun mavisi de, kırmızısı da, yeşili de, pembesi de Utku'ydu. O dünyanın güzelliklerini Utku ile görmüştü. Kuşların cıvıltılarına Utku'yu tanıyana dek hiç dikkat etmemişti. Onunla öğrendi kuşları dinlemeyi, dinlemekle duymak aynı şey değildi. Bakmak ile görmenin aynı şey olmaması gibi.
Aşk, aşkı anlatmaya çalışsaydı Bulut, yetiremezdi kağıtları, kalemleri. Sözcükler kifayetsiz kalırdı. Anlatmaya yetmezdi. Utku, aşkın somut haliydi. Sanki aşk tozuna üflemişti periler ve Utku'yu sarmıştı her zerresine dek. Bu şarkı onlar ilk tanıştığında çalıyordu. Ve şarkının en güzel yerinde karşılaşmıştı bakışları, kesişmişti yolları.'' BUNLAR AŞK İZİ.''
Utku bir kafeye kahve içmek ve bir arkadaşıyla buluşmak için gelmişti. Oturmuş kitabını okuyordu. Bir yandan da kahvesini yudumluyordu. Siyah, hafif dalgalı saçları, siyah gözlükleri, parmağında beyaz ay şeklinde bir yüzük, üzerinde siyah beyaz bir polar ve siyah bir kot... Ayağında siyah konversler, sandalyesinin yanına astığı mavi çantası, ve kitabı... Kitabın adı ''Kuyucaklı Yusuf'tu.'' Arka masada ise Bulut oturuyordu. Bulut da o gün annesi ile buluşmak için gelmişti o kafeye. Sandalyesi Utku'nun sandalyesi ile sırt sırta vermişti. O da telefonuna bakıyordu. Telefonunun ekranını kapatınca yansımadan arkadaki kızın düşeceğini fark etti.
Ani bir reflex ile kızı tuttu ve göz göze geldiler. O anda ise ''Bunlar aşk izi'' çalıyordu. Bulut kızı geri oturttu. Kızın korkusu yüzünden okunuyordu.
- İyi misiniz?
- İyiyim, ama ben, yani... Kitap okuyordum. Nasıl düştüğümü anlayamadım.
- Sallanıyordunuz herhalde, fark edemediniz. İyi olduğunuza emin misiniz?
- Evet.
O sırada korkusu geçince fark etti Utku karşısındaki kişiyi. Bu ne yakışıklılıktı böyle Siyah dik saçları, siyah gözlükleri, bir çift kömür göz, kiraz pembesi dudaklar, sarışın ten... Üzerinde siyah bir tişört ve kot pantolon, ayaklarda ise konvers... Bu ne benzerlikti. Aynı konversti.
Sonra Utku'ya bir telefon geldi. En yakın arkadaşı Sude, annesi ile kavga etmiş ve ağlıyordu. Hemen onun yanına gitmeliydi. Hesabı ödeyip hışımla dışarı fırladı. Ortada ne taksi vardı ne de otobüs. O sırada Bulut'u da annesi aradı ve gelemeyeceğini söyledi. O da annesinin yolladığı şoförle eve dönecekti. Dışarı çıktığında Utku'yu gördü.
- Tekrar merhaba, bir sorun mu var?
- Evet, en yakın arkadaşımın yanına gitmeliyim ama ne otobüs durağı ne de taksi bulamadım.
- Yanlış anlamazsan seni ben bırakabilirim.
- Nasıl senin araban mı var?
- Hayır. Annem şoförü beni alması için göndermiş. Seni de bırakabiliriz.
- Daha adını bile bilmediğim birinin arabasına binemem.
- Bulut.
- Ne Bulut'u?
- Adım Bulut.
- Memnun oldum ben de Utku. Kaç yaşındasın?
- 16. Sen?
- 16.
El ele sıkıştıktan sonra ortam sessizleşir. Ve suskunluğu Utku bozar.
- Gelirim ama normalde burası taksi ile 50 TL tutuyor. 50 TL'yi almayı kabul ederseniz olur.
- Peki, öyle olsun.
Sonra arkadaşının evine doğru yola çıkarlar. Bu ölümsüz aşıklar işte böyle tanışmıştı...
💫💫💫
(Dürüst olan kişi eninde sonunda aşkta kazanır. Belki şimdi, belki yarın, belki çok daha sonra. Ama dürüs olan kişi, aşka, aşkına, kendine, elbet kazanır. Çünkü masm bir kalbe sahip olmak, şu dünyadaki en büyük hediyedir.)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BULUTKU (Kitap Oluyor)1( YILDIZLARIN DANSI)
Literatura FemininaBulutku macerası başlıyor hazır mısınız? Utku sıradan olduğunu düşünüyordu ve bu sıradan hayatı kabullenmişti, aşık olmak hiç hesabında yoktu. Aşk ve gerçekler hep böyle midir? Aşk bize gerçeklerle, gerçekleriyle mi gelir? Hayatımızdaki perdeleri ka...