- Peki, adresi verelim sana. Müsait olunca gel yerleş. Kuralları, düzeni falan anlatırız biz sana.
- Tamam, benim bir iki işim var. Onları halledip geleceğim.
Dedikten sonra ellerinden kağıdı aldı çıkarken Yıldız'ı da alıp doğruca çalıştığı mağazaya gitti.
- Abi selam.
- Selam Bulut. Sen izinliydin bugün.
- Aslında seninle bir şey konuşmam gerekiyor.
- Korkutma beni, gel içeri geçelim de anlat bakalım.
Ebru Bulut'un geldiğini fark etmişti. Belli etmese de neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. İçeri geçtiler. Bulut:
- Abi, ben işten ayrılmak zorundayım.
- Neden, ne oldu ki?
- Ben sana üniversiteye başlayacağımı söylemedim. Ama bugün üniversitenin ilk günüydü. Ve ders saatleri çok karmaşık maalesef işi bırakmak zorundayım.
- Demek üniversiteye başladın. Yani bizi bırakıyorsun öyle mi?
- Hayır. Ben bırakmak istemiyorum ama ders saatleri iş ile uyuşmuyor. Ben ayrılmaya mecburum. Kendime gece çalışabileceğim bir iş bulacağım. Üniversiteden ev arkadaşı arayan bir grup vardı. Onlarla kalacağım.
- Bulut şu ders programını bana verir misin bir dakika?
- Tabi.
Diyerek Bulut onu Michael'a uzattı. Michael kağıdı inceledi bir süre düşündükten sonra Bulut'a:
- Belki bir şeyler yaparız diye düşünmüştüm. Ama gerçekten olmaz. Sana da Yıldız'a da bayağı alışmıştık. Müşteriler Yıldız'ı seviyordu.
- Abi aklıma bir şey geldi. Yıldız yine akşama kadar burada dursun. Hem benim de gözüm arkada kalmaz. Sende onun karnını doyurursun. Müşteriler de yine gelir.
- Bulut gerçekten yapar mısın bunu?
- Tabi abi.
- Sen adamsın. Hiç merak etme Yıldız'ın aşı masrafları, yiyecek içecek masrafları tamamen bende. İçin rahat olsun.
- Tamam abi sağ ol. Ben onu her gün sabah bırakır akşam alırım.
- Sen evin adresini ver. İstersen akşamları bende bırakabilirim. Sende yorulmamış olursun.
- Peki.
Diyerek evin adresini verdi Bulut. İkisinin de gözlerinin içi gülüyordu. El sıkıştılar ve Bulut Yıldız'ı da alarak dükkandan ayrıldı. Otele geçti. Zaten çok bir eşyası yoktu. Tam her şeyi toplamıştı ki çantadan bir kutu düştü yere ansızın. Bulut eğilip eline aldı. Bu annesinin son nefesinde Bulut'a Utku'yu bulup ona vermesini söylediği kutuydu. Ama ağzı kilitliydi. Anahtarı da üzerine bir iple bağlanmıştı. Bulut her ne kadar açıp bakmak istese de bu doğru olmayabilirdi. Onu bir gün Utku'ya vermek üzere çantaya geri koydu ve ağzını sıkıca kapattı. Çıkışta pansiyona dün gecenin parasını da ödedikten sonra ıssız yollara düştü. Son olarak bisikletçi Johnny'e uğradı.
- Selam Johnny.
- Hoş geldin Bulut. Bugün niye sabah gelmedin? İşten mi ayrıldın yoksa?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BULUTKU (Kitap Oluyor)1( YILDIZLARIN DANSI)
Chick-LitBulutku macerası başlıyor hazır mısınız? Utku sıradan olduğunu düşünüyordu ve bu sıradan hayatı kabullenmişti, aşık olmak hiç hesabında yoktu. Aşk ve gerçekler hep böyle midir? Aşk bize gerçeklerle, gerçekleriyle mi gelir? Hayatımızdaki perdeleri ka...