22. Bölüm

4.2K 254 2.3K
                                    

Benim kanatları en güzel kuşlarım 🥺 çok bi hoşgeldinizz 💕

Bölümü düzenlerken yanlışlıkla yayımladım 👉🏿👈🏿 üzgünüm heyecanlananlarınız için 🤍

Bu bölümü @heileyizz kuşuma ithaf ediyorumm 💗💗

Ciddili uzun bir bölüm oldu kuşlarım. Umarım çok bi severek ve keyifle okursunuz 🥺💕💕 hadi bakalımm 💃🏿

İnsanoğlu her zaman bir şeyler için şartlanırdı. Kendi tarafından ya da bir başkaları tarafından oluşturulmuş olan o sınırları aşmamak uğruna yine kendine karşı buyruklarda bulunurdu. Belli bir çizgide ilerlemenin en makul olan olduğuna inanırdı. Aksi olduğu zaman ise aykırı olan, diğer gözler tarafından ayıplanan olurdu.

Ama bu insanoğlu bilmezdi ki, bu sınırları koyan da hep kendileri olurdu. İçlerinden biri bir sınır çizer, bir diğeri o sınırı aşmaktan yana ürkek bir tavır sergilerdi. Onun izinden gidenlerse, bir diğerine uyarak bu sınırlar içerisinde bocalardı. Bir önü ya da bir arkası yoktu bu işin, eğrisinin de doğrusunun da olmadığı gibi.

Ben ise şu an, kimilerinin doğrusunda oluşmuş olan o hilaf eğrisiydim belki de. Şu an dudaklarını kendi dudaklarım ile fütursuzca ezdiğim adam, belirlenmiş sınırlarımdaki o eğik çizgiydi. Onu gördüğüm andan itibaren eğilmişti, bunca zamandır düz sınırlarının yolunda adımlayan ayaklarımın bilekleri.

Esasen ben, düz ilerlediğimi varsayarken, biçilmiş sınırımın çizgisine adım adım yanaşmıştım. Çizgimden şaşıyor olmam kaçınılmazdı.

Şu anda ise sınırımın üzerinde gidip gelen o son bir adımın gölgesindeki boşlukta salınıyordum. Atacağım tek bir adım aşacaklarımın yengisi veyahut yenilgisini olacaktı. Kapıma dayanmış olanın yoluna adanmış olmak, bana ağır gelecek miydi? Bir türlü kendinden emin olamayışım, canlara tak edecek miydi?

Asıl önemli olan soruysa şuydu aslında; daha kendisini bilemeyen, nasıl yolu olduğunu varsaydığının izini takip edebilsindi ki?

Gözlerim sıkıca yumulmuş bir vaziyette, Assolist olanın sıcaklığındaki titrek dona tutunmuştu. Birini öptüğün zaman yanıyormuşcasına hissetmen olağan olan değil miydi? Peki öyleyse, ben neden donların koynuna yatırılmışım gibi hissediyordum?

Sınırları aşmamın yanında, bir de anormal olanın koynuna sığınmıştım. Yanışlardan ziyadesiyle uzak, ayazlarda soluklanır olmuştum. Ne yapıp yapmadığının, doğru ve yanlışın uzağında durulmuştum.

Kirpik uçlarım birbirlerine sıkıca kenetlenecek bir şekilde yumuluyken gözlerim, istemsiz bir çabayla karşımdaki adamın ağzının içerisine ittirdiğim dilimin pürüzlü yapısında da ateşler vardı. Çenem ve boynumu sıkıca saran parmak uçları tenimi kendisine tutsak kılarken, iki yanından kavradığım yüzündeki hassasiyet, avuç içlerimde başvuran cızırtılardı.

Dili dilime dokunduğu anda iç çekerek biraz daha bedenine yaşanırken, şu anıma engel olacak bütün düşüncelerimin önüne hezeyanlar düşmüştü. Dilimin dokusuna sarılan ıslak, yumuşak ve pürüzlü yapı kıvrak bir şekilde benimkinin altından kayarak sıkıca dilimi sararken, dört bir yanım sarılmış gibi hissetmeden edememiştim.

Göğsümde meydana gelen o sıkışıklık hissi, kapalı alanlarda kalmış oluşumdan mütevellitti. Kendi kendimi esir bilmiştim.

"Eğer kaçarsan, peşinden gelmem küçük ağa." Dilimi sıkıca çevrelemiş olan sıcak dili kayganlığıyla beraber ağzımın içerisinden dışarıya doğru sızar sızmaz, ona yönelik, dudak kenarından akan salyaları ile melül melül bakan bedenime çevirmişti gözlerini. O bakışlarda vuku bulan ateşler ise gözlerinin açık ve soluk tonunu koyulaştırmıştı. Dudakları arasından kendini çokça zorlayarak söylediği sözlerdeki o boğuk ses tonunun taşıdığı anlamlar ise, aynı esnada kulaklarımda çınlamıştı.

Karışalım (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin