15. Bölüm

5.8K 339 2.6K
                                    

Benim her biri güzel ve çokça da özel olan kuşlarım, pek bi hoş gelmişler 💞💞💞

Keyifle okuyun güzellerim 💕💕

Aldığım her derin nefes hızla inip kalkan göğsümde baskı olurken, dişlerimi iyice birbirine geçirmiş ve parmaklarım arasında tuttuğum silahın kabzasını daha da sıkmıştım. "Nerede o!" Dişlerimin arasından sızan sert tonlamaya sahip sözlerimin ardından, gözlerime tutunmuş gözlerdeki oyuncu kıvılcım daha da harlanmıştı.

"Kim nerede ağam?" Oyunculuğu kendine iş bellemiş sesi açık seçik bir şekilde seçilirken, Turgut ağası biraz daha sırıtmış ve bir elini, ortasında öylece durduğu merdivenin demir trabzanına bir diğerini ise beline atarak yayvan bir duruş sergilemişti. "Neden bahsettiğini anlamıyorum." Dudakları düşünürmüşcesine aşağı doğru büzülürken, başını da hafifçe yana yatırarak, yukarıdaki bedenine aşağıdan büyük bir kin ile bakan bedenime doğru daha derin bir ifade ile bakmaya başlamıştı.

"Sen bunu oyun mu sanıyorsun Turgut ağası!" Canı kemiğe dayanmış bedenim zangır zangır titremeye başlamışken, dişlerim de birbirine duraksız çarparak sinirimin kat sayısı olmuşlardı. "Bana hemen Murat Sergihan'ı vereceksin!" Merdivenin ortasında öylece duran bedenine doğru hırslı bir adım atmanın ardından etrafta art arda, silah horozlarının çekilme ve namluya merminin girişinin sesleri yankılanmaya başlamıştı.

Etrafımdaki, tetiği çekilen ve bedenime doğrultulan silahları umursamadan hala merdivenlerde öylece ayakta dikilen ve yüzündeki sırıtmayı bir an için dahi olsa silmeden kendisine karşı olan yaklaşımımı bekleyen adama doğru hızla yürümüştüm. Ona karşı olan bu hırslı yürüyüşümde dahi üzerindeki umarsızlıktan kurtulmayan adam, başını biraz daha yana doğru eğmiş ve alt dudağının sağ yanını hafifçe ağzının içerisine alarak yuvarlamıştı.

Gözlerim, şekilli dudağının sağ kenarının dişleri etrafında ezilişine kayarken kaşlarımı daha da çatarak, dişlerinin değdiği noktanın beyazlayıp, gerisinde kalan noktalardaki dokularınsa koyulaşarak allaşmasını izlemiştim. Benim gözlerim hala dişleri arasındaki dokuyu fütursuzca ezişini izlerken, o ise başını eğdiği yerden hafifçe kaldırmış ve yüzündeki sırıtmayı daha da canlandırmıştı.

Birkaç hırslı adımın hemen ardından elimdeki silahımı belime yerleştirmiştim. Sonrasında ise, ondan iki merdiven aşağıda duracak şekilde merdiveni çıkmış ve üzerindeki koyu renk takımının yakalarını sertçe kavrayarak umarsız yüzünü aşağıya, kendi yüzüme doğru çekiştirmiştim. Kendini salmış bedeninden olsa gerek, sertçe kendime çekişimin ardından olduğu yerde yalpalamış ve dengesi hafifçe sarsılarak, yüzümün tam önüne, burnu burnumu dürtecek şekilde bedenime çekilmişti.

Burnunun ucu burnumun ucuna dokunmuş adamın ne idiği belirsiz gözlerine gözlerimi çıkararak, burnuma değen tenini umursamadan kaşlarımı daha da bir çatmıştım. "Bana bak Ağa," Dudaklarımın arasından, soğuk bir nefes beraberinde çıkan, tonu ateş olan fısıltım dudaklarının üzerindeki hafif kirli sakallarına çarparken Ceylal ağa bir anlık gözlerini birkaç defa üst üste kırpmış, ama yine de gözlerindeki alayı gizlemekten kaçınarak, kaşlarını o alaylı ifadesi ile birlikte kaldırmıştı. "Sana bakıyorum." Benim sesim kadar fısıltılı çıkan sesine karşın, yüzüme çarpan sıcak nefesi boğazıma bir yumrunun oturmasına vesile olmuştu.

"Vereceksin onu," Tüm güçlü duruşuma tezat bir şekilde kırgın çıkan sesim dudaklarımdan sızarken, gözlerimdeki hüznün dalgasıysa, şiddetliydi. "Vermelisin." Boğazımdaki düğüme, sesimdeki taraklar da eklenirken, karşımdaki adamın alaylı ifadesi bir an için sarsılmış gözlerimin içerisine bakmakta çekingen bir tavra bürünürmüş gibi olmuş ama hemen ardından ise, rengi alacalı gözlerini yeni bir alayın seyrinde gözlerime dikmişti.

Karışalım (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin