33. Bölüm

1.5K 76 1.2K
                                    

Yeni bölüme çok bi hoş geldiniz güzel kuşlarım benimm 💗💗

Umarım beğenerek okuyacağınız bir bölüm olur 💋

Başlamadan önce hatırlatmak istiyorum, lütfen oy vermeyi unutmayın, okunma ve oylar arasında uçurumlar var zira 🌻

Keyifli okumalar diliyorum 🤍

Dur durak bilmez inatlar ve gafil avlanan başkaldırışlar, kişinin en halis arzularının gözdesi, başvurusuydu. İçini talan eden inkarlara rağmen yine, yine diyerek bir diğerine olan kapılışları ise kendisine ettiği en büyük hıyanetlerdendi. Ben, henüz bir zaman önce Assolist olanı kendi nezdimde men etmişken yine içimde, şimdi yeniden tenini tenimde isteyişlerim belki bir başkası için şaşırılası, lakin benim için olasıydı. Artık kendime karşı olan hayretlerimi fazlasıyla aşmıştım ben.

"Hadi, seni lütufsuz ağa!" Bütün direncim ve yoksayışlarım tek bir göz süzüşü ardından hiçliğe karışırken, kendimi bildim bileli başım dik dediğimden şaşmam tavrımın yıkılışı anlık zamanlar ardıydı. Sabırsızca, bomboş arazi yolunda köşeye çektiği arabanın içinde yükseltirken bedenimi, ısrarcı bir tavırda kavradığım erkekliğini biraz daha sarmış ve iç geçirerek söylenmiştim.

Önümde dikçe salınan mühimmatım, yanımdaki bedenin tedbirlerinin aksine gözü karaydı. Geç kalmadan, bir an önce sona ermek istercesine bir ezber bozanken benliğim, başını hafifçe geriye doğru yatırarak ne idiği belirsiz gözlerini kısan bedenin bana karşı direnişleri de son raddesine dayanmıştı. Gün ışığı gözünün nurunda kırılırken, yolları şaşırmış, kaybolmuşcasına kendisine savrulan bedenim karşısında mum gibi erimişten halliceydi. Beter olsundu.

"Güne benziyor her bir teli fırtınalı saçların, aya benziyor ışıl ışıl parıldayan tenin, zincirli su yeşili gözlerin fevriliğini asaletle öylesine taşıyor ki... Ama en çok da bana özeniyor en kuytunda atan yüreğin küçük ağa'm... Öylesine ele avuca sığmazsın ki, öylesine işlemişsin ki en içime... Aklın bambaşka yerlerde gezinirken, duygularım bir başka yerlerde sana sarmal kalmış, kopmak nedir hiç tatmamış." Assolist olanın dudakları arasından çıkan ardı arkası kesilmez kapılmışlıklar, benim kalakalmışlığımdı. Her bir sözcüğü içimde bambaşka yerlerde infilak ederken, göğüs kafesimdeki gümbürtüler de yüzüme yayılan habersiz ateşler harbi kadar sahiciydi.

"Ne ele ne de avuca sığarım tabii lan, asalet tükürüyorum vesselam." İçimdeki gümbür gümbür kapılışların aksine dudaklarımın arasından çıkan kendinden emin şaşalı sözler zinciri başını iki yana doğru sallayarak geriye doğru atmasına neden olurken, Assolist olanın iki yana doğru gevşekçe kıvrılan dudak çizgilerine ve güneş altında parıl parıl parıldayan ne idiği belirsiz gözlerindeki sahici ışıltılara farkında olmadığım sersem gülüşümle beraber bakmıştım.

"Böyle ne diyeceğini bilemez utangaçlıklar kapısına dayandığında, ben de sınırıma daha bir dayanıyorum Çetinkaya." Yüzündeki seyrek gülüşünü askıya almadan bilmiş bilmiş konuşan adamın sözlerini duyduğum anda sersemce gülen yüzüm anında sert bir tavır almış ve elimin altında gittikçe daha çok canlanan erkekliği daha sıkı sararak dilimi de damağıma doğru sıkıca bastırmıştım.

"Ne utanacağım ulan ben? Sen yine başladın gayri ihtiyari hüsnü kuruntularına Turgut Ağa'sı. Yok öyle utanmak falan, utanmam ben. Ne utanacağım senden be! Hele bu ucuz kokan sözlerinden dolayı. Utanmadım ben." Her bir sözcüğüm sırasız bir inkarın acelesine sahipken, benim acemi bir tavırda sergilediğim bu hareketlere bu sefer seyrek gülüşü hin bir ifadenin bilmişliğinde iki yana doğru kıvrılmıştı, gözümün nurunu lekelercesine bir ışıltıyla.

Karışalım (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin