"Nasıl olmuşum Baran?" Üzerindeki koyu mavi, uzun elbisesinin eteklerinden tutarak etrafında dönen ve onun hakkında olan düşüncelerimin yorumunu soran kadına doğru döndüm. O kadar düşünceliydim ki, oturduğum yerde tırnaklarımı yemeye başlayacak raddeye gelmiştim.
Hafif öne doğru eğilerek dirseklerimi dizlerime yasladım ve Rita'nın kendi etrafında dönen görselinde gözlerimi gezdirdim. Mavi kumaş etrafta uçuşarak ruhani bir meltem oluştururken, topladığı saçlarının perçemleri gözlerinin önlerine doğru uçuştu. Oldukça güzel olmuştu, üzerindeki koyu mavi elbise, kızıl saçlarıyla mükemmel bir uyum yakalamıştı. Elbisesinde, benim takılacağım kadar uçarı bir detay da bulunmuyordu.
Biraz olsun aklımı dağıtmak istediğimden oturduğum koltuktan ayaklanmış ve bana doğru gülümseyerek bakan kadına doğru yönelmiştim. Dönmesinden dolayı dağılmış ince saç tutamlarını gözünün önünden çekerek kulağının arkasına doğru itiştirdim.
Bu hareketimle birlikte, Rita'nın güzel gülümseyişi daha büyük bir boyut kazanmıştı. "O dillere destan, güzel perilerin uçuşan renkli tozlarından birkaç tanesi öyle bir üzerine sinmiş ki, büyüleyici görünüyorsun." Gülümseyerek fısıldadığımda ilk önce utanarak kafasını başka tarafa doğru çevirmiş ardından ise elini kaldırarak omzuma hafif bir şekilde vurmuştu.
"Bu romantik adam sen değilsin Baran." Sözlerine gülüp başımı iki yana doğru salladığım anlara tekabül, kapı aniden açılmış ve annem henüz doğru dürüst bağlayamadığı şalıyla içeriye dalmıştı. Elim hala Rita'nın saçlarındayken annemin aniden odaya girmesi bir anlık duraksatmıştı. "Senin burada ne işin var, babası eşek." Hemen yanımıza doğru gelip, elimi tuttuğu gibi Rita'nın saçlarından uzaklaştırmıştı.
"Güzel gelinim, ne demeye bu oğlanı odana alıyorsun? Evlenmeden önce bunlar bizim buralarda hoş karşılanmaz güzel yavrucum." Bana az öncesine kadar sertçe çıkışan kadın, şimdi büyük bir şefkatle gelinim dediği kızı buradaki gelenek ve göreneklerimiz hakkında bilgilendiriyordu. Annem beni gerçekten sevmiyor olmalıydı. Buna içten bir şekilde inanmaya başlamıştım artık.
"Sen hala burada mısın?" Yeniden, düşünceler arasındaki o derin ve dalgalı suya dalmış zihnim, annemin sesiyle yavaş yavaş toparlanmaya başlarken annem gözlerini üzerime dikerek bedenimi süzmüştü. "Git takımını giy yakışıklı oğluşum. Böyle katılmayı düşünmüyorsun değil mi ablanın düğününe?" Alttan alttan gelen iğnelemerle kaşlarım çatılmıştı ama herhangi bir karmaşa altında giz oluşturacak tartışmaların içine girmek istemediğimden, onlara bir kere daha bakmadan odanın çıkışına doğru yönelmiştim.
Kayra Ağa'dan hala en ufak bir işaret yoktu. Bu durum canımı hiç olmadığı kadar sıkıyordu.
Eğer ki gitmemişse, o düğünü engellemek için yapacağım şeyler sınırlı olacaktı. Bunu istemiyordum. Alevi yeni yeni közlenmeye başlamış kan çatışmasını yeniden harlamak, ailemden yada onların ailesinden herhangi bir kayıp vermek, verdirmek istemiyordum.
Odama çıktığım gibi gözüme, yatağımın üzerine bırakılmış takımım çarpmıştı. Derin bir nefes vererek lacivert takıma yönelirken bir an önce Kayra Ağa hakkında bir haber gelmesini en içten şekilde diliyordum.
Umarım buralardan kaçmıştır diye içimden geçirmeden de edemiyordum. Biliyordum, kaçması her şeyi daha da kötüleştirecek, sonu ıssız çıkmazlara sokacaktı. Ama bu gelişecek olan durumlar ne yazık ki, ablamla evlenmesi kadar büyük bir endişeyi oluşturamıyordu içimde.
Düşünceli bir tavırla üzerimdeki tişörtü çıkarırken bir yandan da gönülsüz bir tavırla takımın gömleğini vücuduma geçirdim. Kafamda dönüp dolaşan söz öbekleri bir türlü son bulmazken, takım elbisemi giymeyi tamamlamıştım bile. Dolabımın aynasından yansımama bakarken, yüzümde herhangi bir kasın oynamamış olması, sanki tüm hislerimi ortaya serecekmiş izlenimini vermekten öteye gidemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karışalım (BxB)
ActionEvvel zaman içinde, insanların gerisinde yaşamlarını sürdürmeye çalışan iki adam varmış. (BxB) 12 Ekim 2018 yayımlanma tarihi~ Lütfen emek hırsızlığından kaçının. Artık bunlarla ilgili mesajlar almaktan çok sıkıldım ve yoruldum. Eğer yazar olmak is...