26. Bölüm

3.4K 216 1.6K
                                    

Birr zamandan sonra yeniden hoşgeldiniz güzel kuşlarımm 💓💓

Uzun bir bölüm oldu umarım keyifle okursunuz ✨✨

Oy vermeyi unutmayın lütfen, kısıtlı zamanımdan arttıra arttıra yazmaya çalışıyorum bölümleri 🍓

Ahmaklık vakti gelirdi insanın başına, ona her şeyi yaptırabilecek. Bir an sonrasının hesabını takip edemez olurdu işte o zaman akılsız başlar. Gelecek olan yıkımların farkındalığına erişemeyen veyahut o sonuçları önemsemeyen insanlardan olur çıkarlardı. Tüm bu olanlar, o insanlar için zorluklar ve çokça ah'lar getirirdi başa. Pişmanlıklar sürüsü toplanıp üşüşürdü, ah'kar başlarına.

Ama ne vardı ki, ben ahmaklık ateşinden kor kapmıştım kendi karakterime, olacak olanların hiçbiri beni durdurmaya yetmezdi. Özellikle, karşımda adamlarına hararetli bir tavırda sözlerini duyuran bir Assolist Ağası var iken, asla yetmezdi.

Benim kendisine tutunmuş o, her ne kadar kendi içimde inkarlar kuyusuna atmış dahi olsam, önüne geçemediğim muhtaçlığımı gerisinde bırakıp çekip gidecek kadar önem verdiği hususu baltalamak benim için yapılacak olan en önemli işti o vakitten sonra.

Ceylal Turgut beni odamda, öylesine onun için dikelmiş ve azmış bir vaziyette bırakıp giderken, bir kere daha kendi elimin hayrına tutunmama neden olmuştu. Birazdan ise benim yüzümden kendi başına gelecek olan varsayımsal belaları, fazlasıyla hak ediyor olmuştu böylelikle.

Beni öylece, azgınlığımın ve arzularımın en uç noktasında çekip gitmemiş olsaydı, beni başına böylesine hırsla sarmamış da olurdu. Yapacak bir şey yoktu. Kendi kaşınmıştı, yine kendisi çekecekti.

"Baran ne yapmayı düşünüyorsun?" Arabamın köşesine sinmiş bir şekilde hala daha içimdeki hırsı köpürten hislerle Assolist olana doğru bakarken, Mahmut'un yanımda daha bir dikleşerek sarf ettiği sözler bakışlarımı yavaşça Assolist olandan ayırmama neden olmuştu.

Ne yapacaktım? Çok fazla şey yapacaktım.

"Arkadan gizlice dolanalım Mahmut. Elbet bir açıklık buluruz içeri sızmak için." Sarı saçlarım alnıma terli bir nemlilikle yapışırken, sözlerimle birlikte başımı hızla iki yana doğru sallamış ve alnımı rahatsız eden tutamlardan kurtulmaya çalışmıştım. Bir yerinde durmuyordu şu arsız tutamlar da! Ben geriye doğru taradıkça, bana inatmışcasına elimi çektiğim anda yeniden yapışıyordu alnımın penceresine, rahatsız edercesine.

"Şu saçlarımı bir gün sıfıra vuracağım o olacak sonunda." Ağzımın içerisinde homurdanmamı duyması ardından etrafı gözleyen bakışları anında bana dönen adamın suratını iğrentiyle buruşturması kaşlarımı çatmama neden olmuştu.

"Ne? Ne bu surat ifadesi? Kabız olmuş gibi ağzını burnunu büküyorsun." Mahmut'un takındığı ifade gururumu zedelerken, boynumu biraz daha dikleştirerek Mahmut'un yanımda yükselmiş bedenine doğru yandan bakışlar atmaya devam etmiştim. Sözlerimin baskısı olmuş iğneleme, Mahmut'un da tıpkı benim gibi yüzüme doğru yandan bir şekilde bakmasına neden olmuştu.

"İkimiz de kısa saçın sana asla yakışmadığını biliyoruz Baran. Her kestiğinde pişmanlıktan yemek yemeyi dahi kesen birisin sen. Senin o egondaki en büyük etken, şu birbirine girmekten asla gocunmayan saçların ve soluk gözlerin." Mahmut sözlerini ivedilikle duyururken, onun bu hazır cevaplılığının altındaki haklılık kaşlarımı daha bir derin çatmama neden olmuştu.

Hakkı vardı, her ne zaman ki saçımı üçe vursam, uzayana kadar herkese surat yapar, sanki bunun suçlusu onlarmış gibi davranırdım. Aynı zamanda ise kaçınılmaz olarak aynalara küserdim. Gerçekten hiç yakışmıyordu bana o türlü bir saç kesimi, yanımdaki esmer adamın kısa kesim saçlarının aksine. Kafamın yapısının olduğu gibi ortaya çıkmasından gram haz etmez, kendimi oldukça çıplak ve savunmasız hissederdim.

Karışalım (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin