16. Bölüm

5.7K 351 1.6K
                                    

Benim güzel kuşlarım hoşgelmişş 🌺🌺

"Bir adam akıllı dursana oğlum yerinde sen!" Önümde birleştirmeme tezat tir tir titremeye devam eden parmaklarımın yanı sıra, hemen arkamda ayakta dikilen bedenden duyulan ses, duraksız bir şekilde adımlar atan ayaklarımdaki ani duraksama olurken gerilmiş sırtımla beraber arkamdaki bedeni görmek amacıyla, hafif bir şekilde yana doğru dönmüştüm.

Gerginliği yıpratıcı kaslarım bu hafif dönüşte dahi belli belirsiz sesler çıkararak üzerimdeki gömlek içerisinde kıkırdarken, damarları boynuma kalıcı olarak işlenmiş hayat çizgilerim şiddetli atışlarında amansızdı. "Gel yerimde ol da dur o zaman! Şerefsizin dediğine bakın hele." Stresten darbe almış beynim düşünmekten yoksun zikriyle konuşmayı ele alırken, benim sinirle verdiğim nefesle ortama bir yenisi, bu sefer de Mahmut'un burnundan verdiği nefes eklenmişti.

"Baran abi bak sıçacağım çarkına ha! Ben mi dedim lan sana git vur adamı diye. Ne bu şimdi bana atar giderlerin?" Mahmut oktavı baştan sinir kokan sözlerini sıralarken hali hazırda birbirine geçmiş olan parmaklarımı iyice birbirine bastırmış ve ortaya çıkan yerli yersiz damarlarıma parmak uçlarımla baskılar oluşturmuya başlamıştım.

Her yeni baskıda bir sağa ve bir sola doğru kaçışan koyu mavi damarın silindirimsi yapısının düzeni dahi sinirimi katlarken, sıkıca birleştirmiş olduğum parmaklarımı hırsla aralamış ve duraksız bir hareketle saçlarımın arasına geçirerek, avuçlarımın arasına anında doluşan saç tutamlarımı çekiştirmiştim.

"Çıkmış mı ölümün yolundan?" Henüz hastaneye varmasının ardından, ameliyata dahi alınmadan o yaralı haliyle babamı arayarak geleceğin sözleşmesini dillendiren adamın günlerdir ölüm haberi gözcüsü kesilmiştim, duyduğum o son istek müsveddesinden sonra. Ama hüsran oydu ki, Mahmut'un şer haberlere gebe ağzı bir kere daha açılmıştı. "Çıkmış, çıkmaz olur mu. Üstüne üstlük adamın ilk kelamı varın getirin benim kanlımı olmuş." Yayvan yayvan sırıtan ağzındaki diş etlerine kürdan sokacağımın keyifli sesi, sinirleri tepesini aşmış halime atılan körük körük vahşetti.

"Mahmut?" Hala kafa derime düşman olan parmaklarımı ayırarak son birkaç günde yeşermiş olan kumral sakallarımı kaşımıştım, ağzımdan sızan ismin yankısı beraberinde. "Efendim?" Bir an sonra telefonundaki bildirimde oyalanan bakışlarını meraklı bir ifade ile sakinliği şüpheli olan simama indirmişti. "Pişmiş kelleden hallice sırıtan o at ağzını kapatırım abi." Olağan sakinliği altına işlemiş olan tehditiyle mırıldanan sesime karşı,, hafifçe tek kaşını kaldırmış hemen ardından isa zoraki nefesi kesik kesik duyulan sesiyle kıkırdamıştı.

"Ben bir gidip Enzo'a bakayım. Yine gidip birinin horozuna kış demiştir şu velet." Yüzündeki zoraki gülümsemesi beraberinde konuşurken, hala sakinliği oyun olan yüzümün kaşını yukarı aşağı doğru gererek hafifçe gülümsemiştim. "Git. Git, git tabi." Yüzümde konum almış o yamuk duran gülümsememde gezinirken gözleri, çaktırmamaya çalışarak gözlerini devirmişti. Bu hareketi ise gözümden kaçmazken ona eş bir üslupla gözlerimi devirmiş ve yatağıma doğru yavaş adımlarla ilerlemeye başlamıştım.

"Yeni bir haber alırsam gelirim Baran." Bir an sonra işitilen sesin ardından kapımın açılış hemen ardındansa kapanış sesi kulaklarıma dolarken, zor bir güç ile dik tuttuğum omuzlarım eski gerginliğini kaybetmiş ve aynı zamanda kendimi yatağımın dağınık yapısının üzerine atmıştım.

Ceylal ağayı vurduğum anların ardından gelip geçen günlerde odamdan tek tük çıkarak hem taziye ziyaretinde bulunan insan kalabalığından hem de babamın ömrümü çürütmeye meyilli bakışlarından kaçınmıştım. İş oydu ya, her kaçışın bir ebelenme anı vardı.

Karışalım (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin